Bokod Gölü’nde yer alan Batan Evleri

Maldivler’i andıran Bokod Gölü Batan Evleri, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye 80 km uzaklıktaki mesafede turistlerin uğrak yeri haline geldi…
Macaristan’ın çetin kışlarına rağmen, yakın bir zamana kadar, çok nadir donan göldeki batan evleri, genellikle yöre halkı yaz aylarında yazlık olarak veya yılın geri kalan zamanlarında balıkçılar kullanıyor.
Ancak evlerin ünü internet sayesinde son yıllarda dünyanın her yanına yayılmış ve Bokodi Gölü Batan Evleri, özellikle de fotoğrafçıların, Avrupa’daki uğrak yerlerinden bir olmuş durumda.
2013 yılında, Bing arama motorunda yayınlanan mavi bir sisin içinden görülen evlerin fotoğrafı sayesinde milyonlarca kişinin dikkatini çeken bu Orta Avrupa şehrindeki evler, yine 2014 yılında Eurovision’da Macaristan’ı temsil eden sanatçının video klibinde de kullanmıştı.
Bu kadar ünlü olmadan önce yerliler ve balıkçılar tarafından kullanılan Bokodi Gölü Batan Evleri, yerlilerin kendileri için ahşap bir iskele ve yine ahşap evler inşa etmesiyle oluşuyor.
Muhteşem manzaralı evler ve gölün fotoğrafları internette yayılmaya başladıktan sonra ise turistlerin ve fotoğrafçıların Macaristan’da uğrak noktalarından biri haline geliyor.
Bokodi Gölü’nün yakın bir geçmişe kadar kış aylarında donmamasının sebebi, fotoğraflarından da görüldüğü üzere, bölgedeki santralden kaynaklanıyor.
Santral, kazanlarının çalışması için gölden soğuk suyu çekip, yerine ılık suyu göle geri akıtıyordu.
Suyun hiç donmaması, bölgedeki balıkçılık faaliyetleri için de faydalı oluyordu. Hatta evlerin direkt olarak Bokodi Gölü’nün üzerine kurulmuş olması da balıkçılar için verandalarında oturarak balık tutma imkanı sağlıyordu.
Alınan bir kararla bu santralin 2015 yılında kapatılması, kış aylarındaki balıkçılık faaliyetleri ve turizm gelirlerinde de belli oranda bir düşüş meydana getirdi.
Macaristan’ın kışlarının nasıl çetin geçtiği göz önünde bulundurulursa, Bokodi Gölü Batan Evleri’nin bu dönemlerde cazibesini ciddi anlamda kaybettiği söyleniyor.
Ancak donmuş göl ve kış aylarında kar, buzla kaplı oldukça şık gözüken ahşap evler ve iskelenin de oldukça harika fotoğraflar verdiği de bir gerçek.
Bokodi Gölü’nün batı tarafında Bokodi, doğusunda ise Oroszlány bulunuyor.
Ve en güzel manzaralar da gölün doğu yakasında bulunuyor.
Siz de bu muhteşem manzaraya tanık olmak ve unutulmaz fotoğraflar çekmek istiyorsanız, sizin için en iyi alternatif, Budapeşte’den Oroszlány’ye seyahat etmek olacaktır.
Son olarak, Bokodi Gölü Batan Evleri’ni ziyaret için güzel zamanların ise ilkbahar ve yaz ayları olduğu söyleniyor.

Şelale evi

Amerika Birleşik Devletleri’nin Pittsburgh şehrinde yer alan ve doğal bir şelalenin üzerindeki kayalara oturtulmuş Fallingwater evi turistlerin en uğrak yeri haline geldi…
Ünlü mimar Frank Lloyd Wright tarafından tasarımı yapılan Fallingwater evi, yapımının üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen günümüzün en modern ve önemli mimari eserlerinden ve ilham kaynaklarından biri olmayı sürdürüyor. Mimari çevrenin ve bu sanata ilgi duyanların dahi olarak nitelendirdiği mimar Frank Lloyd Wright, Pittsburgh’da ünlü bir mağaza sahibi olan Edgar J. Kaufmann ve eşinin sahipleri olduğu Allegheny Dağları’ndaki Mill Run bölgesindeki arazilerine, günümüzde bile modern mimarinin başyapıtı sayılan bu Fallingwater evini tasarlıyor. Organik mimarinin ilk örneklerinden biri olan evin tasarımı 1935 yılında, inşaatı ise 1936-39 yılları arasında gerçekleştiriliyor. Yapıldığı dönem 155.000 dolara mal olan Fallingwater, 1939-1963 yılları arasında Kaufmann’ların yazlık evi olarak kullanılıyor. Pittsburgh şehrindeki Bear Run nehri üzerinde bulunan Fallingwater, organik mimari ile Kübist akımının görüldüğü, aynı zamanda mimar Wright’ın Japonya’da kaldığı dönemde etkisinde kaldığı Japon mimarisinin örneklerini de barındırıyor. Frank Lloyd Wright’ın tasarladığı bu evde şelale manzarası yok. Çünkü mimar, önemli olanın şelaleyi görmek değil, onu yaşamak olduğu düşüncesini savunuyor. Frank Lloyd Wright’ın bu zamansız mimari harikasının içerisinde nehre inen merdivenler bulunuyor. Pencerelerin konumlandırıldığı yerlerde ise doğrama yok, camlar taşların arasında açılan oyuklara yerleştiriliyor. Pencerelerin bu şekilde tasarlanmış olmasının sebebi ise evin içinde yaşayanlara doğayla iç içe yaşıyormuş hissi vermek. Fallingwater’ın öne çıkan özelliklerinden biri de oldukça geniş balkonları. Bu balkonlar o kadar geniş ki zamanla kendi ağırlıklarını taşıyamaz hale gelmiş ve eğilmeler meydana gelmeye başlamış. 2002 senesinde bu sebeple restorasyona başlanmış ancak mühendislerin balkonlara takviye kolon fikri ev sahipleri tarafından reddedilmiş. Her dönem oldukça ünlü olan evin misafirlerinin arasında, döneminin önde gelen sanatçıları da yer alıyor. Diego Rivera, Frida Kahlo, Einstein, Brad Pitt ve Angelina Jolie gibi isimler de Fallingwater’ın önde gelen hayranları ve ziyaretçileri arasında bulunuyor.
1963 yılında Kaufmann’ın oğlu tarafından ailesinin anısına bir kuruma devredilen Fallingwater, o dönemden beri müze olarak kullanıyor. Dünyanın her tarafından ziyaretçi akınına uğrayan Fallingwater’ın yıllık ziyaretçi sayısı 120.000 civarında. Pittsburgh’a 90 km mesafede olan Fallingwater’ı ziyaret etmek için önceden rezervasyon yaptırıp bilet almanız çok önemli, aksi halde kapıdan çevrilebilirsiniz.

Sivas Belediyesi’nden ‘Hobbit Evleri’

Sivas Belediyesi’nce kent merkezine 7 kilometre uzaklıkta bulunan Paşabahçe Mesire Alanı’na mini ’Hobbit köyü’ oluşturuldu.
Sivas Belediyesi’nce John Ronald Reuel Tolkien’in yazdığı, Peter Jackson’ın sinema filmi olarak çektiği ’Yüzüklerin Efendisi’ ile ’Hobbit’ filmi serilerinde yer alan ve kısa boylu, iri tüylü ayaklı, kıvırcık saçlı ’Hobbit’lerin
yaşadığı küçük tepeler içine gömülü evlerden esinlenildi.
Doğayla iç içe bulunan ve bu tatlı minik yapılar görenleri şakına çeviriyor. Banyo,Tuvalet,Salon ve ayrı bir o da daha olan, 1+1 şeklinde olan bu evleri orayı ziyaret eden herkes çok beğendi. Faha önce 7 tane olan ev sayısı
çok fazla ilgi gördüğünden,beğenildiğinden ev sayısı 24’e çıkmıştır. Şu anda yapımı devam eden bu evlerin bayramdan sonra biteceği tahmin ediliyor.
Bu evlerin en güzel özelliği,farklı mimaride olması haricinde bir tatil köyü haline gelmesi. Düşünün ki eşinizi,çoluk çocuğunuzu buraya getirerek güzel bir dağ havası yada serin ve temiz bir orman havası alabilirsiniz.
Bu güzel ortamda kitap okuyabilir,şiiir yazabilir,iş stresini üstünüzden atmak için birkaç gün geçirerek stresi üstünüzden atabilirsiniz.
Sivas için tam bir turizm köyü olacak,hem dışardan gelen turistlerin ilgisini çekebilecek,gerekirse buralarda zaman ayırabilecek,gerekirse kendi vatandaşlarımız buralara gelip zaman ayırıp güzel bir tatil yapabilecek.

Türkiye’de bir ilk olduğu için,fazlaca ilgi görecek olması,diğer illerinde böyle bir projeye girebileceğinin habercisi olarakta görebiliriz. Her geçen gün farklı projeler,farklı düşünceler bizi böyle projelerin geliştirmesine
olanak sağlıyor. Şu anda Sivas Belediyesince yapılan bu muazzam proje’ye ek olarak bir sürü proje daha yapılabilir. Yada ev sayısı çoğaltılabilir.

Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın,”Konutlar tamamlandı. Tefriş çalışmaları haricinde imalat noktasında hemen hemen eksikler kalmadı,Alanda peyzaj çalışmaları devam ediyor. Ortaya şimdi asıl görüntü çıkmaya başladı.
Çok otantik, çok farklı bir görüntü. Burasının ciddi şekilde ilgi göreceğini düşünüyoruz. İnanıyorum ki başlı başına Sivas’a bir değer katacak. Turizm noktasında ilgi çekecek bir alan ortaya çıktı. Tahmin ediyorum,
bayramdan sonraya kadar burası tamamlanmış olur. 1 ay gibi sürede tamamen bitmiş olacağını düşünüyorum. Önemli olan güzel şeylerin ortaya çıkması. Burası insanların 3 gün, 5 gün doğayla iç içe, her türlü şehir stresinden
uzaklaşacağı, kafa dinleyeceği, kitap okuyacağı, şiir yazacağı mekan olacak. Aile ortamında kafa dinleyeceği, stresini üzerinden atacağı güzel bir alan. Biz de bunu hedeflemiştik. Bu alan ayrı bir tatil köyü havasında
olacak. 17 adet evimiz var, özel bir bölüm oldu. İnşallah, ileride farklı bölümleri de buna ilave etmeyi planlıyoruz. Şekil ortaya çıktı, fonksiyonu ortaya çıktı, ihtiyaç olduğu sürece de büyüme çalışmaları devam edecektir”
ifadelerinde bulundu.

Dünyanın en küçük evini Nanorobotik uzmanlar yaptı

“Journal of Vacuum Science and Technology A” derfisinin haberine göre Fransız nanorobotik uzmanlar yeni bir mikrorobot sistemi oluşturarak dünyanın en küçük evini inşa etmeyi başardılar.
Mikrorobot sistemi kullanılarak oluşturulan bu dünyanın en küçük evinin duvarlarının boyu 15 mikrometre yani metrenin 15 milyandan biri olarak hesaplayabilirsiniz. O kadar küçük ki ev,normal bir amip’i bile içerisinde
barındıramaz. Evin 4 duvarının yanı sıra 7 penceresi, çatısı ve bacası bulunuyor.
Şimdi diyeceksinizki bu bize neyi sağlayacak,bu kadar küçültme bize ne getirir,ne götürür?
Şimdi Bilgisayarın ilk buluşlarını düşünün,ilk bilgisayarlar 3-5 katlı bir bina gibiydi,şu anda ise telefonlara kadar düştük. Yani çok fazla yer kaplayan eşyaları olabildiğince küçültmek elbetteki hem yer işgal etme
noktasında,hemde maliyet olarak önemli. Bundan dolayı mikro yapılar her zaman bizlere kolaylık sağlayacaktır.