Milas’taki Uzunyuva UNESCO ile dünyaya açıldı

Milas’taki UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne giren Uzunyuva Anıt Mezarı Arkeopark Alanı turizme kazandırıldı.
Milas’ta, arkeoloji tarihi açısından son 100 yılda bulunan en önemli tarihi eserler arasında gösterilen, UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne giren 2 bin 400 yıllık mezar odası ve duvar resimlerinin de bulunduğu Uzunyuva Anıt Mezarı Arkeopark Alanı, 8 yılda yürütülen çalışmalarla ayağa kaldırılarak turizme kazandırıldı.
Uzunyuva’da 2010’da gerçekleştirilen operasyonla gün yüzüne çıkarılan Kral Hekatomnos’a ait anıt mezarın bulunduğu Uzunyuva Anıt Mezarı Arkeopark Alanı, Kültür ve Turizm Bakanlığının yürüttüğü çalışmalar ile yeni yüzüne kavuşuyor.
Kamulaştırmaları tamamlanan tarihi yapılar restore ediliyor ve kazı çalışmalarıyla toprak altındaki eserler ortaya çıkarılıyor. Çalışmalarla bölgenin açık hava müzesine dönüştürülmesi hedefleniyor. Ziyaretçilerin müzede hem eserleri görüp hem de uygulamalı gezmesi planlanıyor.
Karia Kralı Hekatomnos’a ait mezar odası ve alandaki çalışmalar ise Milas Müze Müdürlüğü başkanlığında, Kültür Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğünün tayin ettiği bilim kurulu danışmanlığında sürdürülüyor.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Öğretim Üyesi Uzunyuva Kazı Bilim Heyeti Üyesi Prof. Dr. Adnan Diler, yaptığı açıklamada bölge, şehrin merkezinde olmasına rağmen yaklaşık 3 yıl süren bir soygun yaşandığını vurgulayarak, definecilerin mezar içindeki altın varaklı resimler ve lahit boyalarına zarar verdiklerini söyledi.
İki metre kalınlığındaki mermer duvarların parça parça delinerek blok halinde yerlerinden çıkarılıp geçiş yeri olarak kullanıldığını belirten Diler, 2010 yılından bu yana bölgede önemli ve zahmetli çalışmalar yürütüldüğünü dile getirdi.
Kaçak kazı sonrası ve ilerleyen yıllarda devam eden çalışmalarda mezar alanının Mausoleum’un bir öncüsü olduğu fikrinin somutlaştığını vurgulayan Diler, “Kültür ve Turizm Bakanlığı soygunun ardından hemen harekete geçerek bilim kurulu oluşturup alanın kendi kimliğine yönelik çalışmaları hızlandırmış hem de kazılarla alanın daha geniş ve algılanabilir şekle dönüşmesini sağlamıştır.” dedi.
Bakanlığın oluşturduğu bilim ve koruma ekibinin kazı, duvar resimleri, anıt mezar alanında çalışma yürüttüğüne dikkati çeken Diler, kaçak kazı sırasında en büyük tahribatın ise duvar resimlerinde olduğunu kaydetti. Diler, bunun için de önemli çalışmalar yürütülerek duvar resimlerinin de koruma altına alındığını ifade etti.
Kaçakçıların karot makinaları ile açtıkları boşluklardan sızan su yüzünden duvar resimlerinin zarar gördüğünü belirten Diler, bilim kurulunun mimari, lahit, künt, podyumun önünde bulunan define ile ilgili yürütülen çalışma sonucunda bir prestij kitap oluşturulduğunu kaydetti. Diler, kitabın çeviri aşamasında olduğunu dile getirdi.
Anıtın, mimarisiyle Halikarnassos Mausoleum’una büyük ölçüde benzediğini vurgulayan Diler, şöyle konuştu:
“Mausoleum’da 2 bin 400 yıllık Hekatamnos mezarı da kentin merkezindedir. Her iki başkentteki mezar anıtı da aynı mimar tarafından planlanmıştır. Bu mimar Piteos’tur. Buluntular sonucu buranın Hekatomnos’a ait mezar olduğu, günümüze ulaşan izlerden de yarım kaldığı anlaşılmaktadır. Duvar resimlerinde işlenen konular mezar sahibi Hekatomnos’a aittir. Hem Hekatamnos hem Mausoleum eski bir gömü alanı üzerine inşa edilmiştir. Her ikisi de kullanıldığı süreçte ve daha sonrasında bir kutsal alan olarak saygı görmüştür. Anadolu inanç geleneğini yansıtmaktadır. Buraların kutsal alan ve halkın toplanma yeri olduğu anlaşılmaktadır.”
2010 yılından bu yana geçen süreçte çok yönlü ve zahmetli çalışmalar yapıldığını, alanda bir müzenin oluşturumlması için çaba gösterildiğini belirten Diler, mezar odasına girmenin imkansız olması nedeniyle bu alanda teras duvarın önünde yeraltı müzesi ve eserlerin sergilenmesi için alan oluşturulacağını ifade etti.
Diler, eserlerin tüm Anadolu ve dünya klasik arkeolojisi için çok önemli olduğuna işaret ederek, “Çünkü Muğla’daki çalışmalarla ilk kez Hekotomnidler hanedanlığının sanatını, duvar resimlerini, hem lahdin klasik eserlerini ve mimari eserleri anlama olanağı ortaya çıkmıştır. Bu alanı bir çekim merkezine dönüştürürken kültürel sürekliliği de yansıtılmaktadır. Çünkü burası çok katmanlı bir kültürü temsil ediyor. Yürütülen bu çalışmalar Milas’a eski çağlardaki hak ettiği kimliği geri vermektedir.” diye konuştu.
Hekatamnos’un dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum’un öncüsü olduğunun ortaya çıkarılmasının, buranın UNESCO’nun Dünya Mirası Listesine girmesinde çok etkili olduğuna vurgu yapan Diler, şöyle devam etti:
“Bugün Milas’ta ki Uzunyuva anıtının büyük teras duvarı ile bile bunu görebiliyoruz. Giriş kapısı tamamen korunmuş ve podyumu görebiliyoruz. Kaçakçıların elinden son anda korunan lahit çok önemli bir konuma sahiptir. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde son 100 yılın en büyük keşfi olan Uzunyuva, bana göre de tüm bilim insanlarına göre de UNESCO’nun Dünya Mirası Listesini çoktan haketmiştir.”
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Uzunyuva Bilim Heyeti Üyesi Prof. Dr. Cengiz Işık ise 2010 yılında dünya arkeoloji tarihinin bir deprem yaşadığını söyledi.
Kaçak kazılar sonunda varlığı anlaşılan 2 bin 400 yıllık Hekatamnos mezar anıtı ve diğer bulguların ilk günden itibaren kendini ortaya koyduğunu vurgulayan Işık, anıtın antik çağın dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul gören Bodrum Halikarnassos’taki Mausoleum’un bir ön örneği yapı olduğunu ifade etti.
Kaçakçılar çok rahat çalışmış
Işık, kaçakçıların bölgede çok rahat bir çalışma yürüterek eserlere zarar verdiğine işaret ederek, şunları söyledi:
“Öyle rahat çalışmışlar ki yürüme tabanın 11 metre aşağısındaki mezar odasında, arkada başka mezar odaları var mı düşüncesiyle bütün duvarları karot çıkartarak delik deşik etmişler. Mezar odasında hiçbir örneği olmayan 4 yüzü yüksek kabartmalarla yapılmış mezar sahibine yönelik ve onun ailesine yönelik sahneler içeren lahit uğradığı saldırıda paramparça olmuştu.”
Alanın ziyaretçilere açılması için çalıştıklarını belirten Işık, “Mezar odasının birebir ölçekte aynısı inşa edilerek, ziyaretçiler orada kabul edilecek. İnsanlar mezar odasına giriyormuş hissine kapılsınlar istiyoruz. Lahdin ve duvar resimlerinin kopyaları orada yapılacak. Kabul görmüş böyle bir proje var. Şimdi o projenin uygulama aşamasına geçiliyor. Alanda yürütülen kazılarda kültür zincirinin halkalarını takip etmeye çalışılıyor.” dedi.
Uzunyuva’nın Türk ve dünya arkeoloji tarihi açısından büyük öneme sahip olduğunu kaydeden Işık, şöyle devam etti:
“Burada elde edilen bilgiler ve bulgular alanın zamanında dünyanın yedi harikasından biri olan Mozalyim’a örnek teşkil eden bir yapı olması nedeniyle tek başına UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi içerisinde olmasını gerektiriyor. Kesinlikle bu alanı önümüzdeki dönemde UNESCO’nun kalıcı listesinde de göreceğiz.”
Işık, Uzunyuva’nın UNESCO Kalıcı Listesinde yerini almasıyla yerli ve yabancı ziyaretçilerin de ilk tercihleri arasında yerini alacağını dile getirdi.

Bir cevap yazın