QNB Finansbank Kristal Kule

İstanbul’daki 41 kat yüksekliğindeki QNB Finansbank Kristal Kule, 6 yüzeyli köşegeninden simetrik kesik bir kristal formuyla ilgi çeken yapılar arasında yer alıyor. Bina, Mimar Henry N. Cobb ve José Bruguera tarafından tasarlanmış. Bu tür yapıların ülmizde yapılması hem ilham kaynağı hemde ülkemizin görünümünü değiştiriyor. Görenleri kendine hayran bıraktıran bu proje bütün beğenileri üstüne topluyor.

Rize’de ilginç bir yapı

Arazi yapısından kaynaklanan sorunlara vatandaşların farklı çözümler üretmesiyle dikkati çeken Rize, neredeyse her ilçesindeki ilginç evleriyle ziyaretçilerini şaşırtıyor. Güneysu ilçesine bağlı Gürgen köyünde yaşayan Bilal Atasoy da kayalara çelik halatlarla bağladığı evinde yaşamını sürdürüyor. Yıllar önce arazisindeki yamaçta bulunan büyük kaya kütlesini oyan Atasoy, bu alana 6 metrekarelik tek odalı ahşap yapı inşa etti. Atasoy, evini sağlamlaştırmak için çelik halatlarla çevredeki kayalara bağlayarak farklı bir yapıya imza attı.

Ankara Gölbaşı kültür merkezi

Ankara Gölbaşı Belediyesi’nin kültür merkezi olarak kullandığı bina kitap şeklinde tasarlanmış ve şu an kütüphane olarak hizmet veriyor. Gittikçe google ve sosyal medyayı daha çok kullandığımız için araştırmalarımızı ve yazıları genel anlamda buralardan takib ediyor ve bilgi sağlıyoruz. Gün geçtikçe kütüphanelerden uzaklaşıyoruz. Biz nebzede olsa kütüphanelere teşvik amacıyla böyle güzel bir mimari eser ortaya çıkarılmıştır. Hem diğer il ve ilçelerede örnek olması açısından mükemmel biir yapıt.

Rize’de ilginç bir yapı

Rize’de il merkezine bağlı Dağınıksu Mahallesi’nde arsası bulunan ve İstanbul’da yaşayan Sadri Kopuz, 2013 yılında bu alana ev yapmaya karar verdi. Bölgenin eğimli olması sebebiyle evini inşa etmekte zorlanan Kopuz, tapulu arsasından geçen mahalle yolunun üzerine beton kolonlar dikerek 3 katlı bina yaptı. Kopuz, böylece yaptığı yeni ev nedeniyle yolu da kapatmamış oldu. Bu tür projelerin çıkması elbette ülkemiz açısından önem taşıyor. Kendi ihtiyaçlarına göre bu tür evlerin inşaa edilmesi hem insanımızın doğallığını kaybetmemesine hemde diğer yapılacak olan ilginç projelere ilham kaynağı taşıyor. bu tür güzel projelerin ülkemizin insanları tarafından bizzat düşünülmesi ve yapılması gurur verici.

Erciyes Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Gözlemevi

Kısa adı UZAYBİMER olan Erciyes Üniversitesi Uzay Bilimleri Gözlemevi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin hem görsel bölgeyi, hem de radyo bölgeyi izleyebilmek amacıyla kurulduğunu kaydeden Prof. Dr. Küçük, “Bugün genel olarak baktığımızda bütün astronomi ve astrofizik çalışanların hayali, hedefi spektrumla çalışmaktır. Bizim uzaydan aldığımız tek bilgi gök cisimlerinden gelen ışıklardır. Fakat bu ışık sadece bizim gördüğümüz güneş ışıkları değil, ışığın çok farklı türleri bulunmaktadır. Özellikle gama ve x ışınları bölgelerinde yeryüzünde kurduğumuz teleskoplarla gözlem yapamıyoruz, çünkü atmosfer buna izin vermiyor. Bundan dolayı uydularla gözlem yapabiliyoruz. Görsel bölge için ayna ve mercekten oluşan optik teleskopları kullanıyoruz” ifadelerinde bulundu.

Türkiye’deki ilk ve tek radyo teleskopuna sahip olduklarını kaydeden Prof. Dr. İbrahim Küçük, “Türkiye’de optik astronomi dediğimiz optik bölgede çalışmalar uzun yıllardır gerçekleştirilmektedir. Fakat biz Erciyes Üniversitesi olarak optik astronominin yanına radyo astronomiyi de kullanıma soktuk ve Türkiye’deki ilk radyo teleskopunu buraya inşa ettik. Araştırma merkezine kurduğumuz 13 metre çapındaki radyo teleskopumuz NATO’nun özel amaçlar için kullandığı bir uydu anteniydi. Biz bu uydu antenini radyo teleskopu olarak yeniden tasarladık ve cihazları yeniledik. Çalışmalarımızla uygulama ve araştırma merkezimizi faaliyete geçirdik” ifadelerinde bulundu.

UZAYBİMER’in en kısa zamanda halkın gözlemlerine açılacağına bildiren Prof. Dr. Küçük, “Yakın zamanda 30-40 cm çaplı yeni aynalı teleskoplar kuracağız. Bu teleskoplarda öğrencilerimiz bilimsel gözlemler yapabilecekleri gibi üniversitemizin ilgi duyan bütün personeline de teleskoplarımız açık olacak. Aynı zamanda bu teleskoplar halk gözlemleri takvimimizin yeniden faaliyete geçmesiyle birlikte, bilim toplum etkinlikleri kapsamında halk gözlemleri için de kullanılacak. Önümüzdeki aylarda kurulmaya başlanacak olan teleskoplarımız ile halka yönelik özel günler ve yıldız partileriyle hizmet vermeye devam edeceğiz” dedi.

Mersin gemi ev

Mersin’de, gemi şeklinde yaptırılan erkek öğrenci yurdu, görenleri şaşkına çeviriyor. Mahallenin ortasına yaptırılan 6 katlı bina, Barbaros Erkek Öğrenci Yurdu olarak faaliyet gösteriyor. Merkez Yenişehir ilçesi Barbaros mahallesinde, daha önce 45 kişilik öğrenci yurdu olarak faaliyet gösteren bina, 2014 yılında restorasyon çalışması yapılarak gemi şekline sokuldu. Altı katlı olarak tasarlanan binanın ilk iki katı geminin güvertesi görünümünde olurken, üst katlar kamara ve yönetim bölümü şeklinde yapıldı. Binanın giriş kapısı yine geminin giriş kapısına benzetildi. Bir dernek tarafından öğrenci yurdu olarak yaptırılan ve inşaatı 1 yıl süren bina, Barbaros Erkek Öğrenci Yurdu adı altında faaliyetini yürütürken, görenlerin ilgisini çekmeye devam ediyor.

128 öğrenci kapasiteli binayla ilgili dernek yönetimi bir açıklama yapmazken, bina, bulunduğu muhitten dolayı Barbaros Hayrettin Paşa’nın Gemisi olarak adlandırıldı. Sosyal medyada yayınlanan fotoğraflarla bilinirliğini her geçen gün artıran binayla ilgili ortaya atılan bir çok iddianın asılsız olduğu ifade edildi. Birçok sosyal paylaşım sitesinde binanın Nuh’un Gemisi olarak adlandırıldığı, bazılarında ise binanın Kur’an Kursu olarak kullanıldığı şeklindeki haberlerin gerçeği yansıtmadığı kaydedildi. Ortaya atılan iddiaları yalanlayan dernek yöneticileri, önümüzdeki günlerde konuyla ilgili açıklama yapacaklarını ifade ettiler.

Türkiye’de ilk olan böyle bir yapı görenleri kendisine hayran bırakarak şaşırmalarına sebep oluyor. Büütün beğenileri üstüne toplayan bu güzel ve farklı yapı bu tü projeleri yapmak isteyenlere de ilham kaynağı olmuştur. Şu anda öğrenci evi olarak kullanılan bu yapı bütün beğenileri üstüne toplamış. Ayrıca mersin gibi turistik bir yerde olması turistlerin de ilgisini çekerek ziddi ziyaretlerin olmasına vesile oluyor. Türkiye’de şu ana kadar böyle bir projeye yani böyle bir yapıya imza atan kimse olmadığı için de Türkiye’de bu mimari çok ses getirmiştir.

Antalya’da Ters Ev

Antalya’nın Muratpaşa İlçesi Güzeloba Mahallesi’nde 2014 yıllında 1’i Rus 3 girişimci tarafından harika tasarımlı bir ev inşa edildi. Bu ev diğer evlerden oldukça farklı bir mimari yapıya sahiptir. Çünkü bu evde her şey ters dönmüş haldedir. 300 metrekarelik araziye kurulan 85 metrekarelik ters ev, 2016 yıllında hizmette açılmıştır. Açıldığı günden berri buraya binlerce ziyaretçi akın etti. Gün geçtikçe bu yoğun ilgi de artmaktadır.
Tek katlı bu ev oldukça fazla maliyeti olmuştur. Evin giriş kapsından içeri girince şok oluyorsunuz. Çünkü mutfak mobilyalarına, beyaz eşyalardan tuvalet ve banyo dolaplarına, yatak odasından oturma gruplarına kadar her şey taban yerine tavan kısmında duruyor. Buraya gelen ziyaretçiler şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar.
7’den 70’e herkesin ziyaret ettiği bu ev, 6 ayda bir dekorasyonunu değiştiriliyor. Çekilen fotoğrafların farklı olması için dekorasyonuna önem vermektedir. Yolunuz buraya düşerse sevdiklerinizle birlikte mutlaka gidip bu evi ziyaret edin derim. Çünkü bu ev tarzında dünyada sadece 13 tane bulunuyor. Ülkemizden ise tektir. Bu nedenle oldukça ilginç ve önemli bir yapıdır. Yapımı tam 2 yıl süren ve Türkiye’de ilk olan bu yapının hem yurtiçinden hemde yurtdışından ziyaretçileri oluyor. Bu tür yapılar dünyanın bazı bölgelerinde mevcut olsa da Antakya’daki bu yapı kendi alanında en iyisi diyebiliriz. Görenleri şaşkınlık içerisinde bırakan bu yapının Antalya gibi turistik bir yerde olması da ayrıca güzel

İdeal Sarayı

Fransa’da çok sayıda saray var. Ama bu içerikte göreceğimiz sarayın, Palace Ideal’in, diğerlerinden çok farklı bir hikayesi var. Fransız postacı Ferdinand Cheval, hiç mimarlık eğitimi almaksızın, 33 yıl boyunca dağıtım istikameti boyunca çevreden topladığı tuhaf şekilli kayalar ve çakıl taşlarıyla bu harika sarayı inşa etti.
Sarayın inşasına 1879’da başlayan Ferdinand Cheval, 1912’de ancak bitirebilmişti. Palace Ideal, Fransa’nın güneydoğusunda bulunan Hauterives şehrinde yer alıyor. Yılın neredeyse çoğu zamanı ziyaretçilere açık olan mekan, aynı zamanda konser ve çeşitli sanat aktivitelerine de ev sahipliği yapıyor.

Palais Bulles

Fransa’nın güneybatısında, Akdeniz’in kenarında bulunan ev, kırmızı tepeleriyle ünlü Massif de L’Esterel isimli volkanik dağın üzerine inşa edilmiş.
İtalya doğumlu ünlü modacı Pierre Cardin’i yakından takip edenler onun mimarlık okuduğunu bilirler. Başarılı tasarımcı her ne kadar mimarlık okusa da moda onun için daima özel oldu. Mimarlık yeteneğini ise satın aldığı
milyon dolarlık malikanelerde ispatladı ve son günlerde de emlak piyasasını alt üst eden bir haberle gündeme geldi. Haber; Cardin’in Palais Bulles, yani Baloncuk Sarayı isimli evini satışa çıkardığı yönünde. Hem de tam
335.8 milyon dolarlık bir fiyatla! Ünlü modacı burayı, 1990 yılında Fransa’da sanayicilik yapan bir milyarderden almıştı. Dünyanın en tuhaf evleri arasında gösterilen malikane, geleneksel mimari yapılara karşı olan tutumu
ile bilinen Macar tasarımcı Antii Lovag imzası taşıyor.

Waldspirale

Almanya’nın Darmstadt kentinde yer alan Waldspirale bir konut kompleksi adıdır. 2000 yılında tamamlanan bina Viyanalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser’den tasarlanmış. Mimar tarafından Heinz M. Springmann planlı ve idam edildi. Waldspirale Bürgerpark ilçe olan Darmstadt 105 daireden, yeraltı otoparkı, kafe, bar ve kiosk ile yer konut kompleksi. Avluda bir oyun alanı ve küçük bir yapay göl vardır. U-şekilli binanın özellikler ağaçların pencerelerden, pencere ve “ağaç kiracı” “hat dans dışarı” ile büyüyen, bir düzen ızgara takip etmez gösterişli cepheye aittir. Ağaçlar ve çalılar çatı eğimli ile ekili alan U şeklinde boyunca bir rampa benzer.en yüksek noktada, bina oniki katlı bir yüksekliğe ulaşır. Almanya’nın Darmstadt kentinde yer alan Waldspirale bir konut kompleksi masal diyarını andıran cinsten

Guggenheim Müzesi

Frank Gehry ile özdeşleşmiş dekonstrüktivist mimarinin öncü tasarımlarından bir tanesi olan Guggenheim Bilbao Müzesi, modern mimarinin en önemli tasarımlarından biri olarak görülmektedir. Guggenheim Vakfı tarafından dünya çapında açılan müzelerden bir tanesi olan Guggenheim Bilbao Müzesi, içeriğinin yanı sıra özgün mimarisi ile de dikkat çekmektedir.

Frank Gehry ve ofisinin en önemli özelliklerinden bir tanesi, teknolojinin tüm imkanlarını mimari tasarımlarına yansıtma yetkinlikleridir. Gehry Technologies adında, kendi bünyesine ait bir teknolojik araştırma şirketi de bulunan Frank Gehry Mimarlık Ofisi, CAD platformlarının sunduğu her türlü imkanı kullanarak, hayal edilenin ötesinde tasarımları gerçeğe çevirmeyi başarmıştır. Guggenheim Bilbao Müzesi de, bu tasarımlardan bir tanesidir.

Titanyum, cam ve kireçtaşı kullanılarak üretilen eğimli yüzeyler, yapının mimari kimliğini oluşturmaktadır. Kavisli titanium yüzeyler bilgisayar ortamında tasarlanarak hayata geçirilmiştir. Bu yüzeyler CATIA adı verilen bir 3 boyutlu tasarım programı kullanılarak, matematiksel hesaplar doğrultusunda üretilmiştir.

Üretilen bu kavisli titanium yüzeyler, yarattığı estetik algı ile birlikte, aynı zamanda içeri giren ışığı ve hava akımını kontrol etmek açısından da önemli bir rol oynamaktadır. Müzenin içerisinde bulunan galeri alanlarının ışık ve havalandırma açısından kontrol edilmesi, bu mimari manifesto ile sağlanmıştır.

Yapının anıtsal mimarisinin yanı sıra, Frank Gehry müzenin çevresi ve şehir ölçeği ile kurduğu etkileşimin de güçlü olmasına önem göstermiştir. Nervion Nehri’nin yakasına kurulmuş olan Guggenheim Müzesi, yarattığı kamusal alanlar ile kent dokusu ile bir ilişki kurmayı başarmıştır. Toplam 32,500 metrekarelik bir alan üzerine kurulu müze, nehrin kıyısındaki insan trafiğini yönlendirerek ve insanları yapının yarattığı kamusal alanlara çekerek kent ile kurduğu ilişkiyi sağlamlaştırmıştır.

Binayı oluşturan duvarlar ve yapının içerisindeki döşeme ve çatı plaklar yük taşıyıcı özelliktedirler. Duvarlar ve döşemeleri oluşturan üçgenlerden oluşan gridal sistem, bu elemanların yük taşıyıcı özelliğe sahip olmasını sağlamıştır. Bu özellik de yapının dekonstrüktivist mimarinin özelliklerini daha vurucu bir şekilde taşımasına olanak sağlamıştır.

Guggenheim Bilbao Müzesi, bünyesinde toplam 11,000 metrekare büyüklüğünde, toplam 19 galeriden oluşan bir sergi alanı bulundurmaktadır. Bu galerilerden 10 tanesi klasik ortogonal (dik açılı) plan şemasına sahip olup, 9 tanesi ise yapının eğimli titanyum bölümlerinin altında bulunmaktadır.

Salyangoz Evi

Renkli ve eğlenceli mimarisiyle Bulgaristan’ın başkenti Sofya’nın ziyaret edilmesi gereken yapılarından biri olan Salyangoz Evi görenlerin ilgisini çekiyor. Ressam Salvador Dali’nin tablolarından fırlamış gibi görünen devasa yapı, kıvrımlı hatları ve farklı eklentileriyle sıra dışı bir ev izlenimi yaratıyor. Bu farklı mekan her ne kadar alışılagelmişin dışında bir forma sahip olsa da çevresinde bulunan diğer evlerle uyum içerisinde olduğu bir izlenim oluşturuyor. Çatısında yer alan minik uğur böceği ve kelebekler de yapının bütünlüğüne uyum sağlıyor.

Salyangoz evi (Sofya, Bulgaristan) 2008 yılında daha önce Japonya ve Fransa’da golf sahaları tasarıma üzerine çalışan bir uzman tarafından satın alınmış. Köşe ve kenarların olmadığı bu oval yapıda hiç tuğla kullanılmamış. İnşası on yıl süren yapının iç tasarımında ise antika eşyalar tercih edildiği belirtiliyor. Simeonovo bulvarında yer alan Salyangoz Evi, birçok turist tarafından henüz keşfedilmemiş saklı bir hazine.
Dış görünümüyle gökkuşağının renklerinden esinlenerek tasarlanmış gibi görünen dev salyangoz şeklindeki mekan keşfedilmeyi bekliyor. Kırmızı, turuncu, yeşil, mavi ve kahverenginin tonlarında boyanan Salyangoz evin duvarları farklı geometrik şekillerden oluşuyor.

Tasarımında düz kenar ve köşelere neredeyse hiç yer verilmeyen mekan, ilk bakışta günlük bir bakım merkezi ya da çocuklar için tasarlanmış bir müze izlenimi oluşturuyor. Sanılanın aksine bir yerleşim yeri olarak kullanılan yapının iç tasarımı merak uyandırıyor. Mimar Simeon Simeonov tarafından tasarlanan Salyangoz Evi’nin eğimli pencereleri ve yuvarlak hatları, mimariye uyum sağlaması için ustalıkla tasarlanmış.
Dekoratif detaylarıyla da oldukça ilgi çeken Salyangoz Evi’nin eklentileri bir amaca uygun olarak yerleştirilmiş. Kapıların genel temaya uyum sağlaması amacıyla tıpkı bir salyangozun ağzı şeklinde boyandığı görülüyor. Mimar Simeonov’un, ziyaretçilerin tıpkı bir salyangozun midesine doğru gezinti yapıyormuş gibi görünmesi için kapıları salyangozun ağzı şeklinde tasarladığı biliniyor.

Salyangozun antenlerinde ise hava taşıtları için uyarı amaçlı yerleştirilen uyarı aydınlatıcıları bulunuyor. Mekanda kullanılan her form belirli bir amaca hizmet etmesi amacıyla tasarlanmış. Salyangoz Evi’nin havalandırması ise salyangozun göz kapaklarının altına gizlenen sistem sayesinde gerçekleşiyor.
Salyangoz evdeki radyatörler ise kurbağa ve bal kabağı şeklindeki yapılarla gizlenmiş. Bu devasa yapı dünyanın korunması ve sürdürülebilirlik gibi önemli bir konuları da sembolize ediyor. Enerji tasarrufu sağlayan sistemlerle bir arada tasarlanan ev, hafif ve çevre dostu malzemeler ile inşa edilmiş. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da farklı mekanlar arayanları memnun edecek bu farklı ve keyifli ev, mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasında bulunuyor.