Küçük balkonlar’ı yaşanabilir hale nasıl getirebiliriz

Mimar Funda Varlık ve İç Mimar Oya Çavdar, küçük balkonu olanları sevindirecek tasarım fikirlerini anlattı.
Özellikle sıcak yaz akşamları sıkça kullandığımız balkonlar, şirin dokunuşlarla daha yaşanabilir hale geliyor. İster küçük bir balkonu olan bir apartmanda yaşayın ister ikinci katta açık bir alanı olan kompakt bir evde oturun yeni tasarımlar kendi başınıza deneyebileceğiniz pek çok muhteşem fikri de beraberinde getiriyor.
Balkonun, evimizin bir uzantısı, rahat bir dış mekân odası, zevkimizi vurgulamanın ve stil duygumuzu göstermenin bir yolu olduğunu belirten Mimar Funda Varlık ve İç Mimar Oya Çavdar, küçük balkon tasarım fikirlerini sizler için anlattı.

BİTKİLERLE BALKONUNUZU MUHTEŞEM BİR TUVALE DÖNÜŞTÜREBİLİRSİNİZ
Çıplak bir balkondan daha korkunç bir şey olamaz. Küçük balkonlar için saksıda yetişen bitkiler boşluğa derinlik ve renk duygusu getirir. Yeşil bitkiler tazelik duygusu ile ev dekorasyonunu doğaya birleştirir.
Saksıda yeşil bitkiler ve çiçekler balkon kenarlarına ve verandanın ön kısmına yerleştirilebilir. Balkon, teras ya da veranda küçükse küçük saksılar ya da renkli sepetlerde çiçekler ve yeşil bitkiler yukarı asılabilir. Hafif saksılar ve sepetlerle balkonunuza teras ya da verandanıza uçuşan bir görünüm oluşturarak sevdiğiniz renklerle bir dokunuş yapabilirsiniz.
Her ayrıntıyı dikkate almayı unutmayın. En sevdiğiniz çiçeklerle süsleyeceğiniz çiçek tarhlarınız yok diye üzülmeyin. Her bir saksıyı çiçek tarhı gibi görün. Aslında her saksı kendine ait bir manzara ile balkona bir hareketlilik ve derinlik katar.
Doğru çiçekleri seçmeyi unutmayın. İyi seçilmiş çiçekli bitkiler doğru çevrede mükemmel açacaktır. Kimi zaman sadece dikkatle seçilmiş birkaç bitki çok büyük şey ifade eder. Bitkiler balkon duvarınızı muhteşem bir tuvale dönüştürebilir.

OTURULACAK YERLER
Balkonda oturulacak yerlerin rahatlığı önemlidir. Bitkileri yerleştirdikten sonra, artık sizin balkonda nasıl yer alacağınıza bakalım. Balkonunuzun vahasında zaman geçirmekten tam anlamıyla hoşlanmak istemez misiniz? Gerçekten oturup arkanıza yaslanarak rahatlamak istediğinizde bazı ihtiyaçlar ortaya çıkıyor! Bütçeniz kısıtlıysa, iyi koltuk seçeneklerinin pahalı olduğunu düşünmeyin.
Verandada bir oda havası varsa, dışarıda bir akşam yemeği için bir masa ve sandalyelerle hoş bir ortam yakalayabilirsiniz. Neden olmasın? Kim muhteşem yemekler ve serinletici içkilerle, Akdeniz tarzı bir verandada hoşça vakit geçirmek istemez ki?
Aslında küçük bir masa ve sandalyelerle bile, dostlarınız ve ailenizle tatlı bir akşam geçireceğiniz hoş bir oda tasarlamak mümkün.
Veranda tasarlamanın en önemli bölümü ise önceliklerinizi belirlemekten geçiyor: En küçük boşluklara sıra geldiğinde bazı önemli seçimler yapmanız gerekebilir. Bitkiler ilk aşkınız mı? Oturup manzarayı seyredecek bir yer mi istiyorsunuz, ya da yemek yiyip, kafanızı dağıtmak için bir ortam mı? Boş alanları sevdiğiniz objelerle doldurmaktan korkmayın.

AHŞABIN SADELİĞİ VE GÜZELLİĞİ
Ahşap bir masa ve bir kaç sandalye. Açık boya renkleri dış mekân atmosferinde iyimser bir hava oluşturarak parlak bir dekorasyonu kusursuz gösterecektir.
Sadelikteki güç önemli. İç mekânın beyaz dekorunu yansıtan bir çift beyaz modern sandalye çok büyük bir ifade katacaktır.
Ferforje veya herhangi metal bir masa da balkon dekorunuzun şık bir parçası olabilir.

BALKONDA OTURMAK
Balkon kenarında oturmanın gücünü asla küçümsemeyin. Bir boşluk hissi vermek için ortada bir açıklık bırakın, fakat kenara bir bank yerleştirin, böylece şık bir dinlenme noktasından bakmanın zevkine varacaksınız.
Stratejik sandalye seçimleri ile balkonunuza renk ve hareket katacağınızı unutmayın. Renkli mavi – yeşil minderlerin yanında çizgili ve sarmal desenlerle bezenmiş bir bank harika görünür. Maviler, yeşiller, kırmızılar ve diğer parlak renkler de dikkat çeker.
Masanın altına ya da balkonun ortasına serilen Nötr ya da parlak renklerde harika parlak bir halı, ortama renk katacak, ilginç desenler ve sıcak dokusu balkonu neşelendirecek çeşitli alanları çekici hale sokacak ve dış mekân dekorunu bütünleyecektir.

MUM VE FENERLER, ÇİZGİLİ YASTIKLAR
Mum için fenerler ve yumuşak çizgili yastıklar, yumuşak minderler balkonlarda sıcak ve rahat bir yaz dekorasyonu için harika unsurlardır.
Parlak turkuaz halı ve bahçe mobilyalarının üzerine atılacak parlak çizgili yastıklar, balkonlar için renkli dekorasyon fikirleri arasında yer alabilir.
Mahremiyet duygusunu hafife almayın. İyi yerleştirilmiş bitkiler gibi, açık alanın etrafına yerleştirilecek sazdan çitlerle bir duvar oluşturabilirsiniz.
Böyle bir balkon gerçek bir inziva alanı olarak iş görüyor.

SIRA SÜSLEMELERDE
Siyah, beyaz, pembe ve yeşil ile kendi dış mekân paletinizi oluşturup el yapımı kök boyaları gibi hünerli ayrıntılarla mekânınıza kendi damganızı vurabilirsiniz.
Yaşam alanınızı tasarlayın ve uzun bir iş gününün ardından, yorulduğunuza değecek mükemmel bir dinlenme alanı, hoşunuza gidecek bir dış mekan dekoru oluşturun.

Yeni Tasarım Konsepti

Türkiye’de tasarımda sürdürülebilirlik ekolünün savunucularından İç Mimar Oya Çavdar, beşikten beşiğe tasarım konseptinde üretilen ürünleri araştırdı. İşte nihayet elinizde bir kitapla koltuğunuza gömülüp rahatlamak için zaman buldunuz. Kızınız yan odada bilgisayarıyla meşgul, bebek de halının üstünde rengarenk plastik oyuncaklarıyla oynamakta. Şu an kesinlikle her şey yolunda görünüyor. Huzur, güven ve rahatlığın bundan daha kusursuz bir resmi olabilir mi?
Şimdi daha yakından bakalım. Birincisi; o oturduğunuz rahat koltuk. Kumaşının mutajenler (mutasyona neden olan maddeler), ağır metaller, tehlikeli kimyasallar ve boyalar içerdiğini biliyor muydunuz? Ve bunların yalnızca müşteriye sunulma ve satılma aşamasının dışında ‘riskli’ veya ‘tehlikeli’ etiketi taşıdığını? Siz koltuğunuzda hareket ettikçe sürtünmeyle kopan kumaş parçacıkları ağzınız, burnunuz ve ciğerleriniz tarafından emiliyor. Siz bu koltuğu sipariş verdiğinizde bunlar da menüde miydi?
Çocuğunuzun kullandığı bilgisayar… İçinde toksik gazlar, kadmiyum, kurşun ve cıva gibi zehirli metaller, asitler, plastikler, klorla ve bromla birleştirilmiş maddeler ve diğer katkılardan oluşan binden fazla değişik materyal içerdiğini biliyor muydunuz?
Bazı yazıcı kartuşlarından çıkan tozda nikel, kobalt ve cıva gibi insana zararlı maddeler bulunduğunu ve siz kitabınızı okurken çocuğunuzun bunu soluyor olabileceğini?
Belli ki bilgisayarın çalışması için bu binden fazla materyalin çoğu zorunlu. Peki birkaç sene içinde ailenizin bu bilgisayarla işi bittiğinde ne olacak? Elden çıkarmaktan başka çareniz yok. Değerli ve riskli tüm parçalarıyla birlikte atılacak. Bir bilgisayar kullanmak istediniz ama kasıtsız da olsa acımasız bir atık ve imha sürecinin parçası oldunuz.
Halının üzerine fırlattığınız ayakkabılarınız da oldukça zararsız görünüyor. Ama büyük olasılıkla, Batı Avrupa ve A.B.D.’ye oranla hiç de sıkı olmayan meslek sağlık standartlarının olduğu gelişmekte olan bir ülkede üretildi. Yapımında emek veren işçilerin kullandığı maskeler muhtemelen zararlı gazlardan yeterince koruma sağlamıyordu. Nasıl oldu da tüm istediğiniz yeni bir çift ayakkabı iken evinize sosyal eşitsizlik ve suçluluk duygularını soktunuz?
Bebeğinizin oynadığı o plastik çıngırak… Ağzına sokmalı mı sizce? Eğer PVC plastikten yapılmışsa toksik boyalar, kayganlaştırıcılar, antioksidanlar, ultraviyole ışık dengeleyicilerin yanında hayvanlarda karaciğer kanserine neden olan (ve endokrin bozulması oluşturduğundan şüphelenilen) ftalatı da büyük olasılıkla içeriyordur…
Ama bir dakika… Siz çevreye karşı duyarlısınız. Hatta geçenlerde bir halı aldığınızda özellikle geri dönüşümlü polyester PET şişelerden imal edilmiş olanını seçtiniz. Geri dönüşümlü? Belki düşük dönüşümlü (kullanılmış şeylerin daha az kalitede ürünlere dönüştürülmesi) demek daha doğru olur. Tüm iyi niyetlere rağmen, daha sonra bu şekilde kullanılacağı hesapta olmadan tasarlandığından halınızın üretimi için harcanan enerji -ve yaratılan atık- yeni bir halı üretmekle aynı oldu. Ve bütün o çaba aslında ne yazık ki tüm eşyaların bilinen sonunu bir-iki ömür uzatmaktan başka bir işe yaramadı. Halı hala çöpe gitme yolunda, sadece yolunun üstünde sizin eve de bir süre için uğramış oldu. Üstelik tüm bu geri dönüşüm süreci çevreye normal bir halının içerdiğinden daha zararlı maddeler katmış olabilir ve evinizde normalden daha hızlı bir şekilde aşınarak çeşitli gazlar ve partiküller bırakıyor olabilir.
Bırakın sağlıklı bir çevreyi, sağlıklı bir evi bile devam ettirebilmek buraya kadarmış. Huzur, güven ve rahatlık buraya kadar

Sanayi ve çevrecilik kavramlarını her zaman birbirine ters düşen konular olarak düşünmeye alışığız. Çevreciler tüm sanayi dallarına kaçınılmaz bir yok edici olarak bakarken sanayiciler de çevre duyarlılığını üretim ve büyümenin karşısında bir engel olarak görürler. Neden endüstriyel hayatın doğaya zarar vermesi gerektiği inancını yıkmaya yönelik yöntemler geliştirilemesin?
Alman kimyager Prof. Dr. Michael Braungart ve Amerikalı mimar William McDonough’ın kafa kafaya verip 1991 yılında ortaya koydukları “yeni bir atık bakış açısı” ile bunun mümkün olduğuna şahit olduk.
Bizdeki ‘beşikten mezara kadar’ deyimini değiştirerek Beşikten Beşiğe, çok bilinen İngilizce söylenişiyle cradle to cradle (C2C) en kısa ifadesiyle “yeni bir tasarım konsepti” geliştirdiler.
Çevrecilerin savunageldiği zararı en aza indirmek için ‘Azalt, Yeniden Kullan, Geri Dönüştür’ mottolarına karşılık ‘beşikten mezara’ yerine ‘beşikten beşiğe’ yaklaşımını ürettiler.

Alman kimyager ve Amerikalı mimarın ortaya koyduğu yeni yaşam tasarımı o kadar önemli ki 2. Sanayi Devrimi’ni başlattığı söyleniyor.
Prof. Dr. Braungart ve McDonough, atığın olmadığı bir tasarım fikrini savunuyor. Bu müthiş tasarıma göre ürünler hiçbir sentetik materyal ve toksin tortusu bırakmadan yeniden suya veya toprağa dönerek ‘biyolojik besin’ olarak tasarlanacaklar ya da ‘teknik besin’ kategorisinde saf ve değerli materyaller olarak sürekli kapalı devre endüstriyel dolanımda olacaklar.

Örneğin Alman Trigema firması kompost olabilen tişört üretti. Tişörtünüz ömrünü doldurduktan sonra bahçede biyolojjk olarak parçalanabiliyor. Çevreye zarar vermeden toprak için besin oluyor.
Büyükannenizin kullandığı çamaşır makinesi ömrünü doldurduktan sonra çöp olmuyor. Teknik besin kategorisinde endüstriyel dolanıma girerek başka bir ürüne, mesela torununuzun bineceği bisiklete dönüşüyor. Bisiklet ömrünü tamamladığında yine çöp olmuyor ve üretildiği malzemenin niteliğinden dolayı başka bir eşyaya dönüşüyor.
Dünyadaki birçok dev şirket ve Türkiye’deki bazı holdingler şu anda ”cradle to cradle” tasarım konseptine göre ürünler üretmeye başladı bile.

Türkiye’de tasarımda sürdürülebilirlik ekolünün savunucularından İç Mimar Oya Çavdar, beşikten beşiğe tasarım konseptinde üretilen ürünleri araştırdı. Beşikten Beşiğe dizayn konseptine göre dünyada bugüne kadar yaklaşık 600 civarında ürün üretildi. Kompost olabilen, yani biyolojik çevrime giren tişörtlerden yosun bazlı boya kullanılarak üretilen tişörtlere, teknik çevrime giren büro koltuklarına, havayı temizleyen halılardan spor ayakkabılara, su şişeleri, buzdolabı poşeti, tekstil boyaları, iplikler, otomobil aksamları ve mimari yapılara kadar her alanda uygulamalar gerçekleştirilmeye devam ediliyor.

İç Mimar Oya Çavdar, çok yakın gelecekte rekabet üstünlüğünü ele geçirmenin en büyük kriterlerinden birinin Beşikten Beşiğe konseptine göre üretim olacağına dikkati çekiyor. İç Mimar Çavdar, ülkemizin “2. Endüstri Devrimi”ni tam zamanında yakalayabilmesi için bu konsepte ciddi bir şekilde eğilinmesi hatta devlet politikası haline getirilmesi gerektiğini vurguluyor.

İç Mimar Oya Çavdar:
“Alman kimyager Prof. Dr. Michael Braungart ve Amerikalı mimar William McDonough’ın tüm hikayeyi anlattığı Cradle to Cradle isimli meşhur kitap da aslında ağaç değil!
Sentetik bir ‘kağıt’ üstüne basılmış kitap formatında ciltlenmiş. Aşina olduğumuz kağıdın aksine, kağıt hamuru veya pamuk liflerinden değil, plastik reçine ve parlaklık, sağlamlık sağlayan inorganik katkı maddelerinden yapılmış. Bu materyal sadece su geçirmez değil aynı zamanda yırtılamaz denecek kadar dayanıklı ve geleneksel anlamda geri dönüşümlü. Ama daha da ötesinde ‘teknik bir besin’ olarak bir kitap için prototip. Yani tamamen çözülebiliyor ve böylece endüstriyel kullanımda kitap veya başka bir ürün yapımında sonsuz olarak dolanımda kalabilecek bir ürün.”