İÇ MİMARLIĞIN GELECEĞİ HAKKINDA YAPILAN SÖYLEŞİ

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) tarafından bu yıl birincisi düzenlenecek olan İç Mimarlık sempozyumu’nun başlığı “Mekan Tasarımında Geleceğe Yönelik Yaklaşımlar”. Sempozyum Düzenleme Kurulu üyelerinden Yard. Doc. Dr. Saadet Aytıs, Yard. Doc. Dr. Burak Tansel, Yard. Doc. Dr. Senem Onur, Yard. Doc. Dr. Osman Arayıcı, Arş. Gör. Dr. Özkal Barış Öztürk ve Asistan Damla Altuncu, iki yılda bir düzenlenecek olan sempozyumun nasıl ortaya çıktığı, içeriği ve sempozyumdan beklentileriyle ilgili soruları yanıtladılar.

Bu yıl birincisi düzenlenecek olan Ulusal İç Mimarlık sempozyumu nasıl ortaya çıktı?
Saadet Aytıs: MSGSÜ iÇ Mimarlık Bölümü olarak bizler, Türkiye’de bugüne kadar yapılan sempozyum, seminer ya da konferanslarla iç mimarlık mesleğine hizmet eden yoğunlaşmış bir çalışma olmadığının, bunların ya iç mimarlık eğitimi ya da mimarlık mesleğiyle sınırlı kaldığının uzun zamandır farkındaydık.
1925 yılından bu yana iç mimarlık eğitimi veren ve meslek adamları yetiştiren bir bölüm olarak bu misyonu üstlendik ve herkesi kucaklayacak, bütün üniversitelere açık, onlarla zenginleşecek bir çalışma oluşturma hedefiyle yola koyulduk.

Seminerin içeriği nasıl oluşturuldu? Katılımcıları ve sunulacak bilgileri hangi ölçütlere göre seçtiniz?
Saadet Aytıs: Bütün üniversitelerin, mimarlık, iç mimarlık, endüstri ürünleri yani iç mimarlıkla doğrudan ve dolaylı olarak birbiriyle kesişen bütün bölümlerini haberdar ettik. Sektöre duyurmaya çalıştık ve talep toplama sürecimiz oldu, yoğun taleple karşılaştık. Bu yoğun talebi bilim kurulumuz ve sempozyum düzenleme komitesi birlikte çalışarak değerlendirdi, bildirilerin sempozyumun temasına uygun olmasına önem verildi. Sonuçta üç günlük dolu dolu bir program oluşturacak şekilde bir düzenleme yaptık, onları bildiri sahiplerine duyurduk; 22-23-24 Ekim tarihlerinde üniversitemizde, Türkiye’nin iç mimarlarımı kucaklayan bir etkinlik gerçekleştireceğimize inanıyoruz.

Bu sempozyumdan beklentiniz nedir? Sempozyumun iç mimarlık mesleğine ve sektöre nasıl bir faydası olacağını düşünüyorsunuz?
Saadet Aytıs: Öncelikle herkesin, bizim ortaya attığımız konu çerçevesinde kendi bilgisini paylaşmasını istiyoruz. Çünkü mimarlık-iç mimarlık bütününde paylaşmak ve ortak disiplinleri birlikte kullanabilmek çok önemli. Onun için birbirimizden haberdar olmalıyız. Biz derken tüm mimarları, iç mimarları, tasarımcıları, mekan tasarımcılarını kastediyorum. O yüzden sadece iç mimarları ya da mimarları davet etmedik, aslında mekanla ilgili her türlü çalışmaya açığız. Birileri bir konuda araştırma yapar, diğerleri bundan haberdar olmazsa, o yeterince bilimsel değildir diye düşünüyorum. Paylaştığınız zaman hem sektörde hemde eğitimde kendiniz keşfedeceğiniz adımı, basamağı başkasıyla beraber daha rahat çıkabilirsiniz. Bir dayanışmanın şart olduğunu düşünüyorum.

Osman Arayıcı: Her sektörde olduğu gibi iç mimarlıkta da, Türkiye’de bu endüstri içerisindeki imalatçılar hep taklit etme, daha ucuza imal etme eğilimi içerisindeler. Üretim yok, sadece taklit var. Oysa dünyaya baktığınızda yenilikçi, araştırmacı ve bu iş için yatırım yapan ülkeler var.Başta sürdürülebilirlik, ekolojik tasarım vb. olmak üzere, tüm dünya, bütçelerinin önemli bölümünü buna yatırmış durumda. Türkiye’deki üreticilere en azından bu konuda ışık yakmak, bu konuda araştırmalar yapılmasını desteklemek ve şu anda yapılan araştırmaların sesini duymak istiyoruz. Çünkü basın televizyon, internet ortamı sayesinde, insanların kendi aralarında konuşmalarıyla ya da ufak bültenlerle üreticilerin kulağına bu araştırmaların gideceğinden eminsiniz. Sempozyumun en azından bu araştırmaları yapan insanların iletişim kurmasını sağlayacak bir köprü olmasını ümit ediyorum.
İç mimarlık endüstrisinin içinde olan ve bu endüstriyi besleyen bir konum olarak en azından bu konuya katkıda bulunmak istedik.

Senem Onur: Sempozyum konularımızın ana başlıkları her yerde konuşuluyor ve bu konularda araştırma yapan birçok akademisyenimiz var. Bu konular böyle bir ortamda hiç yüksek sesle konuşulmamıştı. Sempozyumun bu konular için iyi bir ortam olacağını düşünüyorum, bunları yüksek sesle konuşma, duyurma, tartışma fırsatına sahip olacaklar.

Damla Altuncu: Ortak alanlarda çalışanlar, diğerlerinin ne yaptıklarını çoğu zaman akademik ortamda göremiyorlar. Bu sempozyumda özellikle seçmiş olduğumuz kimi bildiriler birbirine zıt fikirleri barındırıyor. Biz hep atıflarda bulunarak, belli dergilerde makaleler yayınlatarak, pasif şekilde bazı konuları tartışıyoruz ama burada zıt fikirlerde olan iki insanı yan yana oturtup fikirlerini birbirlerine anlatmalarını sağlayacağız, belki bu ortak bir paydada buluşmalarını bile sağlayabilir.

Özkal Barış Öztürk: Aslında bahsetmek istediğimiz konulardan biri de başlamış olduğumuz yolun, girmiş olduğumuz yolun bulunduğumuz ülke ve akademik ortam düzleminde ne kadar riskli olduğudur.
Hareketsiz süren akademik hayat çalışmaların, bu tür platform niteliklerinin sıkışmasıyla patlayacak ve aslında gerçekten bilimsel ortamın ne olduğu, neyi paylaşmak zorunda olduğumuz, paylaşırken de onu gerçekten samimiyetle paylaşıp paylaşmadığımız böylesi bir platformda ortaya çıkacaktır.

Özel sektör ve üniversiteler arasında güçlü bir iletişim olduğu söylenemez. Sizce sempozyumun bu iletişimi güçlendirmeyle katkısı olacak mı?
Burak Tansel: Yapılan çalışmalarda, sempozyumlarda, konferanslarda şöyle bir eksiklik var; genellikle bilimsel çevre bir araya geliyor ve konuşulanlar, tartışılanlar orada kalıyor. Biz özel sektörden ilgi bekliyoruz. Herkesin belli bir beklentisi var, o beklenti olmadan yardımcı olmuyor ya da hiç ilgilendirmiyor. Ancak belki biraz popülarite artarsa, önem sırası yükselirse belki o durumlarda bazı basın organları ilgi gösterir. Sesimizi neler yaptığımızı duyurmamız gerekiyor, özel sektörden çok sayıda davetlimiz var, katılımlarını bekliyoruz.

Senem Onur: Bizler yetiştirdiğimiz öğrencileri aslında sektöre yetiştiriyoruz. Tabii ki sektördekilerde kendileriyle beraber çalışacak kişilerin nereden çıktığını, nerede eğitildiğini biliyor. Dolayısıyla üniversitede eğitim alanında, sektörle üniversite işbirliği yapıp kol kola verip paylaşımlarda bulunurlarsa birbirlerini desteklemiş olacaklar. Zaten öğrenci buradan mezun olduktan sonra bir süre ofislerde çalışmak zorunda kalıyor, ihtiyaç duyuyor. Onlarında yeni mezunlara ihtiyacı var. Henüz üniversite yıllarındayken sektörün öğrencilere “Siz orada ne yapıyorsunuz?” demesi belki bu sempozyumlar aracılığıyla olabilir.

Bir cevap yazın