MİMARLIK HAKKINDA DETAYLI BİLGİ

Benotton’un İstanbul Suadiye ‘deki mağazasının mimari ve iç mimari projesini tasarlayan İtalyan mimar Piero Lissoni, mimarlığın insani boyutunu sorgulamamızı öneriyor.

Suadiye Benetton, United Colors of Benetton’un Milano’da gerçekleştirdiği “Çok yakında…” sergisine katılan tasarımlar arasından hayata geçirilen ilk proje olma özelliğini taşıyor.

Benetton’un İstanbul projesine ne zaman başladınız, yer nasıl seçildi?
P. Lissoni: Üç yıl önce Luciano Benetton ile görüştük ve bana şu anki mağazanın yerini gösteren bir plan verdi, planı alır almaz İstanbul’a geldim ve Benetton binasının yer alacağı alanı tek başıma gezip projeyi kafamda şekillendirdim. Kasım 2007’de projeye başlamıştık.

Çok sayıda çeşitli müşterilerle çalışıyorsunuz, hiç düşündünüz mü neden sizi seçiyorlar?
P. Lissoni: Beni seviyorlar çünkü benim bakış açımı seviyorlar, benim farklı yüzüm olduğunu biliyorlar; bir tanesi anarşist diğeri ise rasyonel. Bir tanesi son derece otokontrol sahibi diğeri ise tümüyle yoldan çıkmış. Belki bu nedenle beni seçiyorlardır. Ve en önemlisi de projelerde elde edecekleri sonucu az çok biliyorlar. Her projemize küçük sürprizler ekliyoruz ve müşteriler bu durumu dört gözle bekler oldular. Bunlar tuhaf sürprizler değil, sadece yemeğe birazcık baharat eklemek gibi bir şey. Örneğin; Benetton projesindeki sürpriz, kuruları çevreleyen metal ön cepheyi boyamadan bırakmaktı. Bir çok insan mağazanın dışını gördüğünde henüz tamamlanmadığını düşünecek, fakat bu cephe zamanla oksitlenerek renk değiştirerek tamamlanacak.

Kutu fikrine nasıl karar verdiniz?
P. Lissoni: Mağazanın bulunduğu alanı inceledikten sonra kutu fikri benim için bir bakıma mimari zorunluluk olarak doğdu. Binanın arka tarafında ailelerin yaşadığı bir apartman, yan tarafında başka bir mağaza var. Bu şekilde hem sokağa açık ön cephe ve etraftaki komşulara saygı duyduğumuzu gösteren arka cephe tasarladık.

Dubai’de yapılan mimari projeler hakkında ne düşünüyorsunuz?
P. Lissoni: Dubai benim favori bölgelerinden birisi değil. Bence mimarlık tümüyle insan ölçeğiyle ilgili. Bu şu anlama geliyor; mimarlık insanlıkla bağlantı kurmalı ve insanlarla iletişim içinde olmalı. Bazı mimarlar ve yapılar insanlarla bağını tümüyle koparıyor ve agosantrik fikirleri yüceltiyorlar. Benim için mimarlık insanlık sanatı. Ben girdiğim yapının içinde kendimi insanlıktan kopuk, tuhaf hissetmek istemiyorum. Fakat bu tarz mimari kurgular dergiler, gazeteler için iyi bir malzeme oluşturuyor.

 

 

Bir cevap yazın