AKDENİZ VE EGE’DE Kİ OTELLERE ASPEN ESİNTİSİ

AKDENİZ VE EGE BÖLGESİNDEKİ ELİT OTELLERE ASPEN DOKUNUŞU

Çeyrek asırdır yapı sektörüne hizmet veren Aspen, gerek yurt için de gerekse yurt dışında hayata geçirdiği dev markaların genel müdürlük binaları (Microsoft, Coca Cola, Pfizer vb), uluslar arası havalimanları (Kanarya adaları, İbiza, Esenboğa, Atatürk…) ile biliniyor.

Projelerin ihtiyacına göre zeminlerini, tavanlarını, bölme duvarlarını özetle iç mimarisinin tamamını tasarlayan Aspen, ülkemizin lüks tatilcilik anlayışının simgesi olan otellerde de benzersiz tasarımlarıyla yerini alıyor.

Saray konsepti ile krallara ve kraliçelere yaraşır bir hizmet anlayışına sahip olan, açılışına katılan dünya starlarıyla tüm dünyanın ilgisini ülkemize çeken Mardan Palace Otel ve cennet konseptiyle konuklarını büyüleyen Adam&Eve Otel’de ki uygulamalarıyla Aspen, otellerin ultra lüks anlayışının tamamlayıcısı oldu. Aspen’in Akdeniz bölgesinde yer alan bir diğer elit Otel projesi olan Calista Luxury Resort ise Belek’in en gözde otellerinde biri olarak göze çarpıyor.

Ege’nin elit otellerine de Aspen dokunuşu…
Güzel İzmir’in en nadide otellerinden olan Mövenpick ve Swiss Hotel Grand Efes içinde benzersiz çözümler geliştiren Aspen, Kuşadası’nda konumlanmış beş yıldızlı Sealight Resort Hotel’in de iç mimari anlayışında rol oynadı.

YAYALARIN KULLANIMINA AÇILAN ŞİŞLİ SOKAKLARI

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Şişli Osmanbey’de bazı sokakları araç trafiğine kapatarak yayalaştırıyor…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sultanahmet Meydanını trafiğe kapatarak, Çağlayan Meydanı’nda ise trafiğe yer altına alarak yayalaştırmasından sonra Şişli Osmanbey’de de bazı sokakları araç trafiğine kapatarak yayalaştırıyor.

İBB Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü’nün yaptığı çalışmayla vatandaşların ve turistlerin daha rahat dolaşması tekstil sektörüne hareket getirmesi için özel araçlar Osmanbey’e giremeyecekler.

Yayalaştırma sonucunda dar sokaklara sahip alanlarda yaya dolaşımı rahatlayacak, trafik yükü azalacak ve yayaların alış-veriş gezi ihtiyaçları; taşıtların yarattığı tehlikeden, gürültü ve hava kirliliğinden arındırılacak.

Osmanbey bölgesinde Halaskargazi Caddesi, Şair Nigar Sokak, Vali Konağı Caddesi arasında kalan;

Hacı Mansur sokak,
Kodaman Sokak,
Madalyon sokak,
Melek Sokak,
Kevser sokak,
Samanyolu sokak,
Matbaacı Osman Sokak,
Dere Sokak araç trafiğine kapatılacak yayalaştırılacak.

Resmi araçlar, vilayet, konsolosluk, zabıta ve polis araçları, PTT ve bankalara ait zırhlı araçlar, itfaiye ve ambulans trafiğe kapalı alanlara giriş çıkış yapabilecekler. Yayalara bırakılmış alanlarda park yapılması yasaklanırken, bina ve iş yerlerinin yükleme, boşaltma ve diğer ihtiyaçları için akşam 19.00 dan sabah 10.00 ‘a kadar ve Pazar günü araç giriş-çıkışı serbest olacak.

UYGULAMANIN BARİYERLERİN HAZIRLANMASINDAN SONRA TEMMUZ AYI İÇİNDE BAŞLATILMASI PLANLANIYOR.

 

METRO ÇIKIŞINA KAVUŞAN MASLAK

-İTÜ-AYAZAĞA METRO İSTASYONUNU, BÜYÜKDERE CADDESİ’NİN KARŞI TARAFINA BAĞLAYAN 50 M.’LİK BAĞLANTI TÜNELİ, TÜNEL ÇIKIŞI İLE YENİ BİR MEYDAN HİZMETE ALINIYOR…

 

İstanbul Metrosu’nun İTÜ-Ayazağa İstasyonu’nu, Büyükdere Caddesi’nin karşı tarafına bağlayan yaya geçiş tüneli ve çıkışı tamamlandı. Böylece, Plazalar Bölgesi yolcularının istasyona konforlu ve güvenli bir şekilde erişimi sağlanmış oldu.

Daha önce caddenin karşı tarafına sadece üstgeçit ile geçmek mümkünken, artık engelli vatandaşlarımızın da kullanımına uygun olan metro tünel bağlantısı hayata geçiriliyor.

Bir asansör bulunan tünelde, ayrıca sabit merdivene özürlülerin kullanımına uygun tekerlekli sandalye platformu yapıldı.

İstasyon giriş yapısının üst örtüsü (cam örtü), İstanbul’da ilk kez uygulanan özel bir mimari dizaynla imâl edildi. Yüksek binalarla çevrili alanda, yeşili ve suyu buluşturan bu yapı, İstanbul’a farklı bir konsept sunuyor.

Metro çıkışının çevresiyle bütünleşmesi için de Ada genelinde pilot bir çalışma yapılarak, yaya sirkülasyonunu kolaylaştıran yollar ve peyzajı ile yeni bir meydan düzenlemesi de tamamlandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Akdağ Eğitim ve Kültür Vakfı arasında yapılan protokol kapsamında hayata geçirilen bu çalışmalarda, tünelin kaba inşaatı, elektromekanik ve ince işleri ile çıkış yapısının kaba inşaatı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından; çıkış yapısının ince işleri, yürüyen merdiven, asansör ile cam örtüsü ve meydan düzenlemesi de Vakıf tarafından yapıldı.

 

BAYKUŞLAR TOPLANIYOR BAŞLIĞININ ANLAMI!

Baykuşlar Toplanıyor’11
Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yaz Okulu Komisyonu öğrencileri tarafından bu sene ikincisi düzenlenen Baykuşlar Toplanıyor etkinliği gerçekleşecek.

Etkinlik bu sene ilkine göre iki konuda farklılaşıyor. İlki etkinliğin gerçekleşeceği Urla Karantina Adası. Dünya’da bu özellikte yalnızca üç ada bulunuyor ve bilindiği üzere adaya girişler sadece izinle yapılabiliyor. Bu da katılımcılara adanın değerli tarihi geçmişi ve doğal güzelliklerini ayrıcalıklı bir şekilde tanıma olanağı ile birlikte,tamamen katılımcıların yer aldığı izole bir ortam sağlıyor. Bir diğeri ise, temanın olmaması. Organizasyon ekibi, katılımcıların mimarlığa ve ilişkili her konuya dair sorunlarını paylaşabilecekleri ve bu sorunları yüksek sesle dile getirebilecekleri tartışma platformları oluşturarak aktif katılımlı bir buluşma düzenlemeyi amaçlıyor.

 

MİMARLIK HAFTASI ETKİNLİKLERİ

“İnsan Hakkı Olarak Mimarlık”
Her yıl Ekim ayının ilk pazartesi günü Dünya Mimarlık Günü olarak kutlanıyor. Mimarlar Odası İzmir Şubesi, bu Pazartesi’yi izleyen hafta boyunca çeşitli etkinlikler düzenliyor.

2006 yılından beri düzenlenen etkinlikler gelenekselleşerek devam etmiş olup, 2011 yılında da Düzenleme Komitesi yoğun bir etkinlik programı hazırlıyor. Hafta boyunca gerçekleşecek etkinliklerle mimar-öğrenci kentli ilişkisinin yoğun olarak yaşandığı bir ortam sunulması amaçlanıyor.

Aktivite merkezi olarak seçilen Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi‘nde atölye çalışmaları, yapılan çalışmaların sergi ve sunumları ile çeşitli söyleşiler gerçekleştirilecek. Aktivite merkezi dışında mimarlığın kentli ile buluşmasını sağlamak amacıyla kent ve yapı gezileri düzenlenecek, Metro İstasyonları, Kordon gibi kentin odak noktalarında sergiler ve çeşitli etkinlikler yapılacak.

Halkı bilgilendirmek ve mimarlığa olan duyarlılığını artırmak için Alsancak-Dominik Caddesi’nde hafta boyunca çeşitli etkinlikler düzenlenecek. Bu yıl gerçekleşecek etkinlikler UIA tarafından Dünya Mimarlık günü teması olarak belirlenen “İnsan Hakkı Olarak Mimarlık” temasıyla gerçekleşecek.

 

KAPADOKYA’DA YENİLİK

Kapadokya – Uçhisar Çalıştayı
Kapadokya – Uçhisar Çalıştayı, 25 – 29 Temmuz 2011 tarihleri arasında Uçhisar’da gerçekleşecek. Çalıştaya katılmak için son başvuru tarihi 10 Temmuz 2011.

Kapadokya’nın en önemli yerleşim merkezlerinden olan Uçhisar Beldesi’nde turizm, gelişmenin odağıdır. Öncelikle küçük ölçekli yatırımlarla başlayan turizm etkinlikleri yerleşmeyi giderek cazibe merkezi konumuna getirirken, bölgenin yerel dokusunun korunarak kullanılması yönündeki çabaların da artmasını sağlamıştır. Geleneksel dokunun ve doğal/kültürel peyzajın korunarak sürdürebilirliğinin sağlanması ile turizmde etkinliğin artırılması Uçhisar için yaşamsal önemdedir.

Uçhisar Belediyesi, Mimarlar Odası Kayseri Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Kayseri Şubesi tarafından bu yıl ilki düzenlenmesi planlanan bu çalıştayda, üniversitelerin öğretim elemanlarının / öğrencilerinin ve Kayseri’deki sivil toplum kuruluşlarının ortaklığında, Uçhisar’ın özgün nitelik taşıyan mekansal öğeleri üzerine tasarımlar üretilmesi hedeflenmektedir.

5 gün sürmesi öngörülen çalıştay kapsamında somut ve soyut fikirlerle desteklenen projeler üretilmesi amaçlanmakta, sonuç ürünlerin sürdürebilirlik ilkeleri doğrultusunda potansiyel değerleri koruyarak turizme dönük çözümler ortaya koyması beklenmektedir. Farklı temalar üzerine şekillendirilecek olan çözümlerde, yerel gerçekliklerin de gözetilmesi ve böylece Belediye tarafından yaşama geçirilme olanağı taşıması da dikkate alınacaktır.

Çalıştay üniversitelerin mimarlık ve şehir planlama bölümlerinden lisans ve lisansüstü düzeyde öğrencilerin katılımları ile gerçekleştirilecektir. Uçhisar yerleşmesinde çözüme ihtiyaç duyan odaklar üzerine çalışmaların gerçekleştirileceği çalıştaya toplam 25 öğrencinin çağrılması öngörülmektedir. Tasarımların teması üzerine odaklanan konferanslarla açılacak olan  çalıştayda, davetli uzmanların yürütücülüğünde tasarım çalışmalarının yürütülmesi sağlanacaktır.

Organizasyon:
TMMOB Mimarlar Odası Kayseri Şubesi

TMMOB Şehir Plancıları Odası Kayseri Şubesi

Uçhisar Belediyesi

Katılmak isteyen öğrencilerin e-posta ya da posta adreslerine CV’leri ile başvurmaları gerekmektedir.

Çalıştaya katılım ücretsizdir, çalıştaya katılacak öğrencilerin Uçhisar’da konaklama ücretleri karşılanacaktır.

 

 

Program

 

YERLİ ÜRETİCİYE DESTEK NEREDEN GELDİ!

EPDK sektör temsilcilerinin görüşlerini de dikkate alarak ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine ilişkin Yönetmelik’ hazırladı. Yeni yönetmelikle rüzgâr enerjisi üreticisi ürettiği fazla elektriği satabilecek. Elektrik üretiminde yerli rüzgâr türbinini tercih eden yüzde 50 daha fazla kazanç sağlayacak…

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK), ‘Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine ilişkin Yönetmeliği’ Resmi Gazete’nin Perşembe günkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. EPDK daha önce yayınladığı taslak metin üzerinde sektörden gelen eleştirileri göz önüne alarak hazırladığı yeni yönetmelikte ciddi değişikliklere de imza attı. Yeni yönetmelikte elektrik üretiminde kullanılan rüzgar türbinlerinin yerli üretim rüzgar türbinlerinden seçilmesi durumunda üretilen fazla elektriği yüzde 51 civarında daha pahalıya satın alınması öngörülüyor.

Bu değişiklik ile kendi elektriğini üretecek sanayicinin yerli üretim rüzgar türbini kullanmasının desteklendiğini söyleyen Soyutwind İş Geliştirme Müdürü Serhat Ay, “Bu sistem aslında hem devlet hem de sanayici açısından kazan kazan sistemi. Rüzgardan elde edilecek elektriğe devletin daha fazla para ödemesi ile bir tarafta sanayici ürettiği fazla elektriği sisteme satarak ek bir gelir elde ediyor. Diğer taraftanda yüksek maliyetle doğalgaz ithal ederek elektrik elde eden devlet, daha düşük maliyetle rüzgardan elde edilen elektriğe TL ödeyerek sahip oluyor. Üstelik bunu daha az maliyetle satın alıyor” dedi. Bu sayede hem temiz enerjinin kullanımının teşvik edildiğini hem de yerli sanayinin desteklendiğini ifade eden Serhat Ay, “Böylelikle yerli rüzgar türbinlerine yatırım yapıldığında yatırımın geri dönüşü çok daha kısa zamanda gerçekleşmiş oluyor” diye konuştu

Rüzgar potansiyeli yüksek
Türkiye’nin rüzgar potansiyelinin yüksek olduğunu söyleyen Serhat Ay şöyle devam etti: “Türk sanayicisi olarak rüzgar açısından zengin olarak nitelendirilen ülkemizin rüzgarını tamamıyla yerli kaynaklar kullanarak elektriğe çevirmeye uzun zamandır hazırız. Gerek mühendislik, gerek iş gücü, gerek makine teçhizatı, gerek altyapı, gerekse bilgi ve birikim olarak kendi rüzgar türbinlerimizden kendi enerjimizi üretmek için hiçbir eksiğimiz yok. Soyutwind Türkiye’nin ilk yerli rüzgar türbini üreticisi. 11 yıldır tamamıyla yerli imkanlar kullanarak rüzgar gücünü elektriğe çeviriyoruz. Bu yeni düzenleme ile artık üretilen fazla elektriğin satışı da mümkün oluyor. Bu önemli bir adım. Bağlantı noktaları ile ilgili sorunlarda ortadan kaldırıldığı zaman sektörün önü açılmış olacak.”

Yönetmelikteki bir diğer yeniliğinde lisanssız üreticilere üretim kaynak belgesi verilmesi olduğunu ifade eden Ay sözlerini şöyle tamamladı:

“Artık lisansız elektrik üretimi yapan sanayiciler de yeni yönetmeliğe göre emisyon ticareti kapsamındaki piyasalarda satışında kaynak türünün belirlenmesi ve takibi için kullanılması amacıyla kullanılan belgelerini üretim yaptıkları bölgelerdeki elektrik dağıtım firmalarından alabilecekler.”

 

MAHMUT MUHTAR PAŞA KONAĞI’NA YAPILACAK ÇALIŞMALAR

1956’dan 1999 depremine kadar Kadıköy Kız Lisesi’nin bir parçası olarak kullanılan Mahmut Paşa Konağı, İl Özel İdaresi tarafından restore ediliyor. Restorasyon bitiminde konak, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir idare binası olarak kullanıma açılacak.

İstanbul’da devlet erkânına ait köşklerden sadece biri Mahmut Muhtar Paşa Konağı. Fakat günümüzde onu, diğer köşklerden ayıran bir hikâyesi var. 1870’lerde Kadıköylü levantenler (Tanzimat sonrasında liman kentlerinde yaşayıp ticaretle uğraşan gayrimüslimler) tarafından, İtalyan bir mimara yaptırılan konakta, ilk olarak Alfred Frederic James Barker adında bir İngiliz yaşar. Hakkında Fransız asıllı olması ve konakta ailesiyle birlikte tam 10 yıl yaşamasının dışında bilgi kalmaz günümüze. Konağı onun yaptırdığına dair olan söylentileri saymazsak tabii…

Barker ailesi, 1894 İstanbul depreminde burayı Dimitri Veldemi adında bir Rum’a satıp gider. Veldemi’den de Osmanlı sadrazamlarından Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın evlenecek oğlu Mahmut Muhtar Paşa alır konağı. Mahmut Muhtar Paşa’nın konakta yaşadığı dönemler önemlidir. Çünkü Moda sakinlerinin, ‘Mermer Köşk’ olarak da andıkları yapının kaderini ve onu diğerlerinden ayıran özelliğini, bu süre belirler biraz da!

Gemilerin borcunu ödemek için devlete satılır
Bahriye nazırı Mahmut Muhtar Paşa, Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın kızı Prenses Nimetullah Sultan’la evlenip 1897’de konağa yerleşir. 35 yıl burada ikamet ederler. Cumhuriyet’ten sonra da onun adıyla anılır. Konağın onun adıyla anılmasının tek sebebi Mahmut Paşa’nın uzun yıllar burada yaşaması değil; görevi dolayısıyla Osmanlı donanmasını kuvvetlendirmek için İngiltere’ye sipariş ettiği ‘Sultan Osman’ ve ‘Reşadiye’ adındaki zırhlı gemilerdir!

Mahmut Paşa’nın gemileri sipariş ettiği tarihte, Birinci Dünya Savaşı çıkar ve İngiltere, parası peşin ödenen gemileri Osmanlı’ya teslim edemez. Savaştan sonra, yani Cumhuriyet’in ilan edildiği yıllarda, bu gemiler Mahmut Muhtar Paşa’nın ‘hazine hakkının kaybına’ sebepten yargılanmasına sebep olur. Mahmut Paşa, dava sonucunda suçlu bulunur ve gemi için harcananların bedelini faiziyle ödemekle yükümlü tutulur. Napoli’ye bir gemi seyahatinde hayatını kaybeden Mahmut Muhtar Paşa’nın borcunu, Mısır’a yerleşen ailesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne konağı satarak öder. Yıl 1956’dır. 1,5 milyon lira bedelle kamulaştırılan konak Marmara Denizi’ne kadar uzanan 9 dönümlük arazisiyle, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilir ve Kadıköy Kız Lisesi olur. Bir süre sonra, köşkün bahçesine lise için ek binalar yapılır. Bu, biraz da konağın makus talihinin izidir aslında. Çünkü, özel bir mimariye sahip 150 yıllık konağın tarihi, beton yığması sıradan lise binalarıyla gölgelenir. En kötüsü ise uzun yıllar derslik olarak kullanılan Mahmut Paşa Konağı’nın, 1999 Marmara depreminde zarar görmesi üzerine kapısına kilit vurulmasıdır. Yapıldığı günden beri pek boş kalmayan konak, depremden sonra boşaltılmış ve sadece Kadıköy Kız Lisesi öğrencilerinin dışarıdan baktıkları bir binaya dönüşmüş.

Mahmut Paşa Konağı’nda 1999’da başlayan bu sessizlik geçtiğimiz haftalarda bozuldu. Kadıköy Kız Lisesi mezunları, binanın restore edilebilmesi için yetkililerle bağlantı kurmuş. Uzun çabalardan sonra İstanbul İl Özel İdaresi, mezunların sesine kulak verip restorasyona başlamış. konağı yenileyip Kadıköy Lisesi Müzesi’ne dönüştürelecek.

Konak, Tanzimat sonrasında yapıldığı için eklektik mimarinin özelliklerini taşıyor. Yani Batı’dan Doğu’dan pek çok öğeyi barındırıyor. Bazı odalardaki duvar bezemelerinde 1900’lerde yaşamış İngiliz erkeklerini hatırlatan portreler, insan figürleri var. Bu figürler, yapının ilk sahiplerini getiriyor akla.

Konak; bodrum, giriş, sofa ve bir cihannümadan oluşuyor. Giriş katta birbiriyle karşılıklı 6 oda var. 6’sı da aynı eşitlikte ve misafirler için ayrılmış. Bu odalarda girişin sağında olanlar Marmara Denizi’ni görüyor. Antreden sofaya çıkan merdivenlerde ise yine mermer kullanılmış. Konağın sofaya açılan 6 odası daha var. Onlardan biri Prenses Nimetullah, diğerleri de ailenin geri kalan bireylerince kullanılmış. Bu odaların duvar bezemeleri ve pencere yapıları göz alıcı.

Üçüncü katına ise hizmetçilerin kullandığı merdivenden çıkılıyor. Bu merdiven, aynı zamanda konağı mutfak ve servis odasına bağlıyor. Üçüncü kat ise hizmetçilere yatak odası olarak ayrılmış. Fakat konakta aileden daha çok, okul olarak kullanıldığı yılların izleri var. Duvar, bezeme ve tarihi kalorifer peteklerinin üzerilerinde hep öğrencilerin adları yazılı. Arada kopyalar… Ve duvarlara çakılmış kara tahtalar var!

 

KONUT KONFERANSINDA KONUŞULANLAR

“Konut Konferansı 2011″ dünyaca ünlü konuşmacılar ve birbirinden güncel konu başlıklarıyla 20 Ekim’de Yapı-Endüstri Merkezi’nde. Sektörün bu büyük buluşmasında, Türkiye’de “konut”un bugünü ve geleceği tüm gün boyunca her yönüyle ele alınacak.

Konut sektörünün vizyonu, Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen “Konut Konferansı”nda çizilmeye devam ediyor. “Sürdürülebilir Büyüme” teması ile gerçekleşecek olan “Konut Konferansı 2011”, konut sektöründe alternatif çözümler, kentsel dönüşüm, konut geliştirme, karlı ve toplum odaklı konutlara odaklanacak.

Dünyadaki çeşitli ülkelerin sosyal konut çözümlerinin de örneklerle tartışmaya açılacağı konferans, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da sektörün tüm bileşenlerini bir araya getirecek.

Her zaman ülke gündeminin ilk sıralarında yer alan “konut”, Türkiye’nin bu alana özel ilk ve tek konferansında tüm ayrıntılarıyla incelenecek. Kentsel dönüşümden sosyal konuta, lüks konutlardan değerleme ve geliştirmeye kadar birçok konunun “Sürdürülebilir Büyüme” teması ile masaya yatırılacağı “Konut Konferansı 2011”, 20 Ekim 2011 Perşembe günü, Yapı-Endüstri Merkezi Etkinlik Salonu’nda gerçekleştirilecek.

Konut üretimi ve geliştirmede hedeflenen büyümenin ekonomik ve sosyal boyutlarıyla nasıl sürdürülebilir kılınacağının tartışılacağı konferansta, dünyadaki farklı konut geliştirme modelleri de vaka etüdü olarak değerlendirilecek. Konferansa Türkiye ve dünyadan önemli konuşmacılar katılacak.

Konut Konferansı 2011’de gündem oluşturacak pek çok önemli konu ele alınacak: “Yalnızca bir Sosyal Tüketim değil, Yatırım Aracı da olarak Konut’un Değerlendirilmesi” konu başlığı da bunlardan biri… Şili Gaz (COPEC) ve Şili Üniversitesi işbirliği ile kurulan, kar amaçlı ancak soysal odaklı konut ve altyapı projeleri üreten Elemantal Grubu’nun kurucusu Alejandro Aravena, sermaye ve kamu yararı ilişkisi üzerinden konut kavramına yeni bir yaklaşım getirecek.

“Konut Konferansı 2011″, Siemens Ev Aletleri ana sponsorluğu ve Autodesk sponsorluğunda gerçekleştiriliyor.

Konut Konferansı‘nın resmi yayını: “Konut Gazetesi 2011”
Konuta özel bu uzun soluklu projeye eşlik edecek Konut Gazetesi 2011’de, konut yatırımından finansmanına, tasarımdan planlamaya, mortgage’dan değerlemeye kadar çeşitli konular geniş bir yelpazede ele alınırken, Türkiye’nin güncel panoraması ortaya konacak.

Konuyla ilgili söyleşilerin, araştırmaların ve verilere dayalı değerlendirmelerin yer alacağı Konut Gazetesi 2011, gayrimenkul ve yapı sektörlerinin üst düzey profesyonellerine, önde gelen tasarımcılar ve mimarlara, yerel yönetim yetkililerine ulaşmak isteyen markalar için önemli bir mecra sunacak. Gazete, hem konferans katılımcılarına hem de sektörün önde gelenlerine ulaştırılacak.

 

MİMARLIK FESTİVALİ KAYITLARI

İstanbullular’ın her gün önünden geçtiği ancak belki de hiçbir zaman içine girme fırsatı bulamadığı bir çok önemli yapı festival kapsamında yer alıyor.

İstanbul’un yapılı mirasının kentlilerin dikkatine sunmayı amaçlayan ve kentliler tarafından merak edilen binaları festival süresince gezilebilir kılan Açık Kapı Mimarlık Festivali bu yıl 1-9 Ekim 2011 tarihlerinde VitrA sponsorluğunda gerçekleşecek. Gezi kayıtları ise bugün başlıyor.

Festivalin en önemli özelliği kentlilerin gündelik hayatta merakla izlediği yapıları gezme fırsatı bulacak olmaları.

Bu yıl Açık Kapı Mimarlık Festivali‘nde gezilecek binalar arasında Hollanda Başkonsolosluğu, İngiltere Başkonsolosluğu, Cumhurbaşkanlığı Huber Köşkü, Fransız Sarayı gibi önemli yapıların yanı sıra İstanbul Üniversitesi Gözlemevi, Kandilli Rasathanesi gibi merak uyandıran çalışmalara ev sahipliği yapan mekanlar da bulunuyor.

Festival kapsamında yer alan Taksim Aya Triada Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi, Göztepe Şahkulu Sultan Dergahı gibi mekanlar ise kapıları herkese açık olan, ancak; festival kapsamında kentlilerin dikkatine sunulan mekanlar arasında.

İstanbul’un önemli seyir noktalarından biri olan Sapphire Seyir Terası Açık Kapı Mimarlık Festivali süresince hafta içi her gün (3-7 Ekim) mimarlık öğrencileri ve mimarlarca indirimli gezilebilecektir.

 

DÜNYA MİMARLIK FESTİVALİ FİNALLERİNE KATILAN MİMARIMIZ

EAA-Emre Arolat Architects “The World Building of the Year 2011″de 2 farklı kategoride 4 projesiyle finale kaldı.

Londra merkezli EMAP Media Group tarafından 2-4 Kasım tarihleri arasında Barcelona’da gerçekleştirilecek olan Dünya Mimarlık Festivali (WAF) kapsamında düzenlenen ve mimarlık dünyasının en önemli ödüllerinden biri olarak kabul edilen “The World Building of the Year 2011“de 2 farklı kategoride 4 projesiyle finale kaldı. EAA aynı zamanda festivalin bu seneki finallerinde en çok projeyle yarışma hakkı kazanan Türk mimarlık ofisi oldu.

EAA-Emre Arolat Architects‘in Bodrum Vicem Yalıları projesi “Geleceğin Projeleri / Konut” kategorisinde, Sancak Camii projesi “Geleceğin Projeleri / Kültür Yapıları” kategorisinde, Antakya Otel projesi “Geleceğin Projeleri / Ticari Yapılar” kategorisinde ve Yalova Raif Dinçkök Kültür Merkezi yapısı “Kültürel Yapılar / Galeriler” kategorisinde festival bünyesinde finallerde yarışacak.

9 ülkeden toplam 704 proje katılımı ile bugüne kadarki en yüksek başvuru sayısına ulaşan Dünya Mimarlık Festivali‘nde, aralarında Will Alsop, Peter Cook, Odile Decq, Michel Rojkind ve Michael Sorkin gibi mimarlık dünyasının önde gelen isimlerinin bulunduğu jüri, her kategorinin birincisini seçerek “Best in Show” ile ödüllendirecek.

 

ALİ AĞAOĞLU KONUT PROJELERİNDE KAMPANYAYA GİRDİ !

Ağaoğlu Projelerinde Faiz Sıfırlandı!
Küresel ekonomideki son gelişmeler ışığında faizlerin dalgalanma ve belirsizlik eğiliminde olması nedeniyle Ağaoğlu tüketiciye özel bir kampanya hazırladı. Ağaoğlu’nun mevcut tüm projelerinde geçerli olacak kampanyada 5 yıla kadar sıfır faiz seçeneği sunuluyor…

Ekonomik krizlerin tartışıldığı dönemlerde insanların parasını yastık altında tutma eğilimine girdiğini belirten Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, yatırım araçları arasında en başarılı performansa sahip aracın emlak yatırımı olduğunu belirtti.

Faiz, döviz, altın, borsa gibi araçların yanında gayrimenkulün orta ve uzun vadede en istikrarlı getiriyi sağladığını vurgulayan Ali Ağaoğlu, son 10 yıldır ekonomik kriz dönemleri dâhil, en çok proje üreten ve konut satışı gerçekleştiren marka olduklarını belirtti. Bugün halen 10 bin konutun yapımına devam ettiklerini ve 10 bin konutun daha planlama aşamasında olduğunu kaydeden Ağaoğlu, gayrimenkulde doğru projeye, doğru zamanda ve doğru fiyattan giren herkesin bugüne dek yatırımının karşılığını aldığını vurguladı.

Son bir hafta içerisinde bireysel yabancılara My World Europe’tan 180 konut satışı gerçekleştirdiklerini belirten Ali Ağaoğlu, hızla artan yatırım talebinin sevindirici olduğunu söyledi.

Yabancıların daha önce Londra, ABD ve İspanya gibi lokasyonlardan gayrimenkul aldıklarını hatırlatan Ali Ağaoğlu, artık İstanbul’un yeni cazibe merkezi haline geldiğini vurguladı. Ali Ağaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’ye ve İstanbul’a bakış değişiyor. İstanbul’daki gayrimenkuller şu anda fiyat ve lokasyon açısından çok ilgi görüyor. Yabancı yatırımcıya mütekabiliyet (karşılıklılık) yasası nedeniyle kolay satış yapılamıyordu. Şu anda bu yasanın değiştirilmesi için çalışmalar yapılıyor. Bu hazırlıkların duyulması bile ilginin artmasını sağladı. Yasa değiştikten sonra gayrimenkul satışı artacak ve Türkiye’ye çok ciddi bir döviz girişi sağlayacak. Tam da bugünkü küresel ekonomik ortamda böyle bir gelişme Türkiye ekonomisini uçurur. Cari açığı kapatmak bir yana, Türkiye’yi daha zengin bir ülke konumuna getirir.”

Yabancılara 1 milyon konut satışı yapılabileceğini iddia eden Ali Ağaoğlu, bunun gerçekleşmesi durumunda oluşacak kazancı şöyle değerlendirdi:

“Türkiye’de bir sezonda 500 yatakla hizmet veren 5 yıldızlı bir tesis 200 gece tam kapasiteyle çalışırsa bu toplamda 100 bin geceleme demektir. Gayrimenkulde 1 milyon satış hedefi gerçekleşirse yabancılar ülkemize 6 ay geçirmek üzere ortalama 3 kişi geldiklerinde toplam 540 milyon geceleme eder. Bu da 5 bin 400 otelin sağladığı turizm gelirinden daha fazladır.

Üstelik yaşama amaçlı gelecekleri için satılacak mobilya, halı, perde gibi yan sektörleri destekleyecek daha büyük bir ekonomik kazanç ortaya çıkmış olur. Türkiye’de turizm belgeli tesis sayısı resmi rakamlara göre 3 bin 600 olduğuna göre, toplam turizm gelirimizin yüzde 150 daha fazlasını kazanabiliriz demektir. Bu, Türkiye’nin gelecek nesillerini bile kurtaracak dev bir kalkınma projesi olacaktır.”