YENİ TASARIMLARI İLE İNCİ MUTLU

İtalya Türkiye arasında yaşayan genç tasarımcımızdan İnci Mutlu’nun tasarladıkları ürünler arasında ev ve ofis mobilyaları, vitrifiye ürünler, metal yapı aksesuarları, mutfak, günlük plastik ürünler, züccaciye ve aydınlatma elemanları yer alıyor. Şu anda Türkiye, Almanya, Belçika, Tayvan ve İtalya’dan firmalarla çalışan Mutlu ayrıca Vitra Eczacıbaşı, Hisar, Nurus, Tunaofis ve Ev, Handles, Koziol, Jongform, Grande Arredo, Restonic, Winston, Arçelik gibi ve daha çok firmaya projeler üretti.

Tasarım kavramı ile ilk nezaman tanıştınız?
Tasarım kavramı ile ilkokuldayken annemin eve aldığı Türkiye’de çıkan ilk Ev&Dekorasyon dergisi ile sonra yine ben küçükken abone olduğumuz National Geographic ve House&Garden dergileriyle tanıştım. Yine ilkokuldayken çevreyi güzelleştirmeye meraklıydım, sürekli sokaktan malzeme toplayıp eşya icat ederdim, tabii çok anlamsız objeler olurdu. Hep bişeyleri kesip biçerdim. Tüm ailemiz doktordu yani bana yol gösteren yoktu. Ama hiç karışmazlardı. Salonun, kendi odamın dekorasyonunu kafama göre her hafta, her gün, canım sıklıdıkça değiştirirdim. Lisede Orta doğu Teknik Üniversitesi, Endüstri Tasarımı bölümüne girmeye karar verdim. Bu sebeple ikinci basamak sınavına bile girmemiştim, hatta başka okulların veya bölümlerin sınavına bile girmedim. Ne istediğimi iyi biliyormuşum yani.

Akademi yıllarınızdan bahseder misiniz?
Akademi tasarımın ne olduğunu anlamakla geçti. Orta doğu Teknik Üniversitesi’ndeki yıllarımda hocalarıma bitmez tükenmez sorularımla, sınıf arkadaşlarımla tartışarak bu sırrı çözmeye çalışıyorduk.

Profesyonel hayata atılmaya başladığınız yıllardan bahsedebilir misiniz?
Her zaman bir şeyler tasarlardım, projeyi ürettim, ne zaman profesyonel oldum farkında bile değilim, mezun olunca proje ödevi veren yok tabii ben de piyasadan, fabrikalardan hemen kendime daha çok yapacak proje aradım, biri bittikçe diğeri geldi, yani üniversiteye başladığım 1990 yılından beridir proje yapıp ürün üretiyorum. Aradaki geçişi hatırlamıyorum bile. Amacım hep iyiye gitmek oldu.

İtalya ile olan bağınızdan, oradaki çalışmalarınızdan, ortaklıklarınızdan söz edebilir misiniz?
Yaklaşık 7-8 yıldır İtalya’da çalışıyorum. Hem burada olmayı hem Türkiye’de olmayı kesinlikle tercih ediyorum. Sürekli dünya ile ilişkide olmam lazım, sürekli dünya fuarlarını ve pazarlarını biliyor ve geziyor olmam gerekiyor. Tasarımcı olmak bilgi, görgü gerektiriyor. Yoksa müşterinize danışmanlık yapamazsınız. Vizyon olarak hep önde olmak durumundasınız. Niye İtalya derseniz; Rönesans İtalya’da yapıldığı için sanat ve tasarımda en birikmiş tecrübe burada. Bu sebeple İtalya’da gelişmiş bir endüstri var. Gelişmiş endüstri demek de yüzyılların tecrübesini bir nebze de olsa, olabildiği kadarıyla öğrenmek anlamına geliyor. Burası joistik olarak da çok uygun bir yer. Buradan hem Türkiye ile hem de Avrupa ile çalışabiliyorum. İtalyan insanı da hem sosyal, hem neşeli, hem usta, hem yaratıcı aynı zamanda dünyanın en yardımsever milleti. Türkler ise dünyanın en misafirperver insanları.

Yurtdışında olmak mesleki vizyonunuzda bir değişikliğe yol açtı mı, size neler kattı?
Yurtdışında ama Türkiye’den teknolojik olarak daha da iyi gelişmiş ülkelerde bulunmak ve çalışmak tasarımcı için bir gereklilik. Çünkü endüstriye hizmet veriyorsunuz. Firmalar vizyonu olan, bazı konularda onlara yol gösteren daha iyi bilen tasarımcılarla çalışmak istiyorlar.

Tasarımlarınızı oluşturma süreçlerini bizimle paylaşır mısınız? Öncelikleriniz neler, fikirleriniz hangi aşamalardan geçiyor? Tasarımlarınızın kullanılabilir olması sizin için önemli midir yoksa salt bir sanat yapıtı olarak da düşündüğünüz oluyor mu?
İşlev benim için çok önemli. Yeni bir fikir yaratmak da çok önemli. Tasarladığım objelerin hersi aradan on yıl geçmiş olsa da hala piyasada kalmaya ve satmaya devam ediyor.
Tasarım yapmanın benim için anlamı insanları mutlu edebilmek ve özgür kılabilmek. Nelerin bizi mutlu ettiğini, yüzümüzün nasıl güldüğünü gözlemliyorum, okuyorum, düşünüyorum.

Kıstaslara gelince; Ürünün iletişimi kuvvetli olmalı ve yeni bir fikir içermeli. Kullanıcıların dikkatini ancak bu şekilde çekebilirsiniz. İletişim demek; ürünün kendini anlatabilmesidir. Yeni olan herşey kabul görmek zorunda değil elbette, kullanıcıların, ilk bakışta seveceği ürünler olmalı. Bunların dışında ürünün fonksiyonel olması, ergonomik ve kolay üretilebilir olması ben dahil her tasarımcının taşıması gereken sorumluluklar. Onun dışında tasarım yaparken tecrübe önemli. Çok araştırma yapmak ve çok denemek gerekiyor yeniyi yaratabilmek için. Gördüğüm her şey bana fikir verebiliyor. Bol bol gezmek gördüğüm herşeyi incelemek, fotoğraf çekmek, okumak, çok soru sormak kafamdaki fikir bankasını geliştiriyor.

Elle Decor, Viridian Tasarım, Altın Ambalaj ve Ulusal Mobilya gibi yarışmalara katıldınız ve birincilik ödülünü kazandınız. Bu ödüllerin size ne ifade ettiklerinden söz edebilir misiniz?
Tatmin edici bir duygudur takdir görmek ama mutluluk getiren çok önemli birşey de değil ödül almak. Sanırım müşterilerim için daha önemli. Çalıştığım firmalara ödül getirmek isterim açıkcası. İşte bu beni mutlu eder.

 

Bir cevap yazın