ZAHA HADİD İLE YAPILAN RÖPORTAJ

The Guardian geçtiğimiz günlerde mimar Zaha Hadid ile 2012 Olimpiyatları için hazırladığı müthiş su sporları merkezi, çalışmalarının neden tartışma yarattığı ve Bağdat’ın yeniden inşası üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.

The Guardian: 2012 Olimpiyatları Su Sporları Merkezi’ni siz tasarladınız. Binanın ardındaki konsepti açıklayabilir misiniz?

Zaha Hadid: Genel olarak bir –ya da iki- dalgaydı konsepti aslında ama biz organik morfoloji, su altı yaşamı gibi konular üzerinde de çalışıyoruz. Çatının dalgalı olmasının sebebi belirli bir miktar ışığı yakalamak istememizden kaynaklanıyor.

TG: İddialara göre bütçeyi üç kat aşmış. Bu doğru mu?

ZH: Orijinal proje tüm ihtimalleri ve tüm vergileri içermiyordu. Belki şimdi bazıları düşecek. Bu gibi konular hep maliyet getiriyordu, çok yarışmacı bir küresel pazar içinde beton, çimento ve çeliğin fiyatı çok yüksekti. Ve ayrıca yapım için farklı bir fiyat, diğer Herşey için ise farklı bir fiyat söz konusu. Bunları karıştıramaz ya da eşleştiremezsiniz.

TG: Sizce insanlar neden binanın örneğin fiyatından bu kadar etkileniyorlar?

ZH: Çünkü İngiltere’de tüm kamu yapıları çok araştırılıyor. Olimpiyatların, sonrasında bölgeyi nasıl yenileneceği konusuna çok ciddi biçimde odaklanılıyor. Bu yapı bir pavyon ve bir parktan meydana geliyor ve tüm çevreye hizmet ediyor; insanların bunu yalıtılmış bir proje olarak değil stratejik biçimde diğer yönleriyle de düşünmeleri gerekir.

TG: Boris Johnson ile herhangi bir anlaşma yaptınız mı?

ZH: Henüz yapmadık.

TG: Yapının maliyeti ile ilgili çıkan yaygara ve ekonomik durgunluk gibi nedenlerle “keşke daha mütevazı bir tasarım yapsaydım” dediğiniz oluyor mu?

ZH: Hayır. Durgunluk dönemlerinde cesareti arttırmak çok daha önemlidir ve daha önceden aceleyle yapıp bitirdiğimiz işlere dönüp bakarak onlardan ders almalıyız. Bu yapıları değiştiremezsiniz, havuzu küçültemezsiniz çünkü bu Olimpik bir havuz; soyunma odalarını ya da cam kaplamasını değiştiremezsiniz.

TG: Çalışmalarınız çok tartışılıyor. Tartışmalara özellikle mi yer açıyorsunuz?

ZH: Hayır, sadece farklı olduğu için insanlar ön yargılı davranıyorlar.

TG: Bir dönem bir çok ödül aldınız ancak işlerinizi hep diğer ülkelerde yapabildiniz, İngiltere’de hiç bir şey inşa etmediniz. Artık bu durum değişti mi sizce?

ZH: Sanmıyorum.

TG: Burada dışlandığınızı mı hissediyorsunuz?

ZH: Hayır. Sadece çok yazık çünkü işlerim burada aldığım eğitimin sonucunda ortaya çıkıyor ve bu tarz bir kente bir cevap aslında. Bu tarihi bir kentle ilgilenmenin bir yolu…

TG: Tehditkar bir yönünüz olduğu söyleniyor.

ZH: Bu konuda yapabileceğim pek bir şey yok. Bence bu role soyunan kadınlara pek alışık değiller sadece. Bu nasıl olmanız gerektiğini söyleyen bir dikte gibi. Ben bu tür kurallara pek uymuyorum.

TG: İngiliz olmamanızdan mı kaynaklanıyor sizce bu?

ZH: Bunun ırksal bir şey olduğundan pek emin değilim. Öyle olduğunu düşündüğüm zamanlar da oldu gerçi. Ama aslında bunun normları takip etmememden ve bu şekilde insanları rahatsız etmemden kaynaklandığını düşünüyorum. Yoksa onlara karşı tehlikeli ya da tehditkar olmak gibi bir niyetim yok.

TG: Bu kötü şöhretinizden memnun musunuz?

ZH: Zaman zaman eğlenceli buluyorum.

TG: Yakın zamanda bir ayakkabı ve bir musluk tasarladınız, eserlerinizin daha erişilebilir olmasını mı istiyorsunuz.

ZH: Hayır, sadece eğlence olsun diye yaptım. Daha fonksiyonel şekilde düşünmek gerekiyor çünkü küçük bir nesnenin her çizgisinin düzgün olması gerekiyor. Biçimsiz bir şey yapamazsınız, gerçekten bir heykel gibi üzerinde çalışmalısınız ama bu aynı zamanda bir musluk, o nedenle işlevsel de olması gerekiyor.

TG: Bağdat mimarisinden etkilendiğinizi söylemiştiniz.

ZH: Bağdat çok güzel banliyöleri olan çok harika bir kentti. Orta Doğu’da hayat diğer yerlerden büyük ölçüde farklıdır.

TG: En son ne zaman gitmiştiniz?

ZH: 1979’da.

TG: Yeniden inşasına katılmayı ister miydiniz?

ZH: İlginç olabilirdi ama oranın binadan fazlasına ihtiyacı var – yeniden inşa çok büyük bir emel. Çok fazla yıkım oldu ve bir toplumun, bir ulusun nasıl yeniden inşa edilebileceği üzerinde tekrar düşünülmesi gerekiyor. Bu iş birkaç kültürel yapının inşa edilmesinin çok ötesinde.

TG: Bağdat’ı özlüyor musunuz?

ZH: Arap dünyasında olmakla ilgili şeyleri özlüyorum, dili özlüyorum, içinden büyük nehirler geçen kentlerin belli bir sakinliği vardır. Kahire ya da Bağdat, fark etmez, oturur ve bu nehrin bin yıllardır buradan aktığını düşünürsünüz. Buraların çok sihirli anları vardır.

Kaynak: The Guardian

Bir cevap yazın