MARTİ GUİXE’N TASARIMLARI HAKKINDA YAPILAN RÖPORTAJ

Yemek tasarımından konsept tasarımına birçok alanda şaşırtıcı projeler üreten Marti Guixé’ye tasarımlarının altında yatan düşlerini anlattı…,

İç mekanlardan ürünlere birçok tasarıma imza atıyorsunuz fakat kendinizi ex-tasarımcı olarak tanıtıyorsunuz. Ex-tasarımcı neyi ifade ediyor?
“Yiyecek Tasarımı” diye bir alanın yaygın olmadığı 1997 yılında, ilk yiyecek tasarımın Spamt’i segiledim. Bu ürün, siz başka işlerle uğraşırken tüketebileceğiniz bir “atıştırmalık” tasarımıydı. Tasarım dünyasından birçok eleştirmen Spamt’ın bir tasarım olmadığını söylediler. Böylece farkettim ki, çoğunun gözünde tasarım disiplini biçimleri referans alan mobilya tasarımıyla sınırlıydı. Ben de kendime ex-tasarımcı diyerek kalıplarla sınırlandırılan tasarımcı kimliğimi geride bıraktım ve her dilediğimi tasarlama özgürlüğüne kavuşmuş oldum.

Sıklıkla kullandığınız “dekorasyon malzemesi olarak bilgi” kavramını açıklayabilir misiniz?
Benim, ex-tasarımcı olarak üzerinde çalıştığım en önemli malzeme “bilgi”. Konseptler ve fikirler geliştirebileceğim bilgiyle çalışmayı, somut malzemelerle ve biçimlerle çalışmaya tercih ediyorum. Bu nedenle 2000 yılından bu yana bilgiyi bir dekorasyon malzemesi olarak kullanmaya ve bilgi aktaran dekorasyonlar, tasarımlar yapmaya çalışıyorum. Bu parametrelerle gerçekleştirilmiş projeler iletişimde çok daha etkili oluyor ve çok daha çağdaş bir tasarım yaklaşımı sergiliyor.

Sizce konsept tasarımının markanın değerini artırma açısından nasıl bir önemi var?
Bence herşey daha fazla markalaşmaya başladı. Örneğin şehirler; onlar da birer marka oldular. Yalnızca ürün yapan firmanın hiçbir ruhu yoktur. Marka ise ruha ve duruşa bağlıdır. Tasarımcının markayı anlatmak için ürettiği tek bir nesne, mekanları için seçtiği tek bir renk ya da duvarlarında uyguladığı tek bir grafik bile bu duruşu topluma ileterek markanın değerini artırmaya yardımcı olabilir.

İç mekan/ dış mekan, yerel/küresel kavramlarını nasıl ele alıyorsunuz?
2001 yılında MOMA’da sergilenen HIBYE projemde yer alan en önemli söylemlerden biri; “heryeri iç mekan olarak düşünün”dü. Eğer kentsel mekanı evinizin bir uzantısı olarak görürseniz ve kentleri birer iç mekan olarak kabul ederseniz her yerde evinizde hissedebileceğinizi anlatmak istedim. HIBYE’nin ilk kuralı da buydu. Dış mekan ilişkilerin, ele alan bir kaç projem daha oldu. FoodBank, Urban, Post-it, Kitchen binaları bunların arasındadır.

Son dönemde tasarımın hangi alanları ilginizi çekiyor?
İşletmeler için etkileşimli platformlar ve alt yapılar yaratmak fikir olarak beni çok etkiliyor ve de ilgimi çekiyor. Bence bu alanda yapılacak hala çok şey var. Bence günümüz tasarımı, fiziksel olmayan ürünler geliştirmeye ve çağdaş dünyanın karmaşasıyla yüzleşip, sorunlarıyla uğraşmaya daha açık olmalı.

 

 

Bir cevap yazın