MİMARLIKTA ORTAK TASARIMLAR

Erginoğlu&Çalışlar Mimarlık Kerem Erginoğlu ve Hasan Çalışlar tarafından kurulmuş, projelerini ve mimariye bakış açılarını Hasan Çalışlar anlatıyor…

Firmanız hangi alanlarda hizmet veriyor?

Ağırlıklı iş kolumuz mimari projeler ve danışmanlık. Yurt içi ve yurt dışındaki belediye konser alanları, hastane ve toplu konutlar gibi kapsamlı binaların projelerini hazırlıyoruz. Genellikle komplike yapılar üzerine çalışıyoruz. Önce mimari projelerini hazırlıyor, sonra ise mühendislik projelerinin koordinasyonunu sağlıyoruz. Hangi ülkede yapılıyorsa o ülkenin şartlarına uygun hale getiriyoruz. Tüm bunların doğru şekilde yapılması için kontrol ve danışmanlık hizmeti veriyoruz. İç mimari ile ilgili çalışmalarımız çoğunlukla kurumsal alanda. Kurumsal bir kimliğe sahip bir markanın yada şirketin kendini görsel olarak en iyi şekilde ifade etmesine olanak sağlıyoruz. Bu bir bankada olabilir mobilya firmasıda. Çoğunlukla Türkiye’deki yabancı bankalar, yeni kurumsal şirketler ve reklam ajanslarının müşterilerine göstermek istedikleri yüzlerini onlardan dinleyip mekan haline getiriyoruz. Görsel kimliklerini oluşturup bunu onlara kitapçık halinde sunuyoruz.

Projelerinizi gerçekleştirirken ne gibi kriterler üzerinde duruyorsunuz?
Her projenin kendi dinamiği var. Mimari projelerle iç mimari projeleri ayrı tutmak lazım, çünkü mimari kalıcı diğeri ise geçicidir. Çok içimize sinerek yaptığımız işleri bile 5 sene sonra aynı yerde göremiyoruz ve bu çok üzücü birşey. Bu nedenle herşeyden önce psikolojimizi buna hazırlamamız gerekiyor. Mekanı seçerken de tüm malzemeleri belirlerken de bu ikisini birbirinden ayrı tutmanız gerekiyor. Mimarinin ise çok basit kriterleri var. İlk olarak çalışacağınız arazinin yapısı, coğrafyası ve iklimi çok önemli. İkinci önemli faktör ise ülkenin yönetmelikleri ve imar yasası. Her projenin can sıkıcı tarafı bu yasaları öğrenmeniz. Üçüncü önemli unsursa ekonomi. Mimari, çok pahalı oyuncaklarla oynanan bir oyun olduğu için, özellikle büyük projelerde çizilen her çizgide maliyet çok ciddi rakamlara ulaşabiliyor. Bu nedenle bütçe kontrolü dediğimiz sistemi uyguluyoruz. Binanın neresinden para harcarsak neresinden ekonomi yapabiliriz ve kaliteyi hep belli bir çizginin üstünde tutabiliriz? hesaplamaya çalışıyoruz. Aslında bütün bu kriterlerin içinde ne önemlisi fikir. Mimaride her projenin bir fikri, bir duruşu vardır ve bir söz söyler. Biz herzaman doğru soruyu sorup doğru cevabı verme gayreti içerisindeyiz. Bu yüzdende tutarlı ve her projede birbirini takip eden bir mantığımız yok. İç mimaride ise marka ve kimlik gibi konuları ele alıp iç mekanlara yansıtıyoruz. Müşterinin kim olduğu ve ne istediğini biliyor olması çok önemli. Mimari projelerde iyi program, iç mimarideyse verilen iyi brief bizim önümüzü açıyor ve herşeyi daha kolay bir hale getiriyor.

Türkiye ve yurt dışından gerçekleştirdiğiniz projelr arasında ne gibi farklılıklar var?
İşin komik tarafı aslında pekte fark yok. Temelde aynılar fakat Avrupa’da bir iş yaptığınız zaman yapı endüstrisi detay konusunda arkanızı çok daha çabuk toparlıyor. Almanya’da imalatçının son derece kapsamlı kendi teknik ofisi var ve detaylar konusunda teknik anlamda bize tam destek sağlıyor. Oysa Rusya, Turki Cumhuriyetler ve Araplarda durum böyle değil. Yaptığımız projelerde mümkünse gerek herşeyi burada ayarlayıp orada lego gibi monte etmeyi hedefliyoruz. Olmayacak duaya amin dememek bu işin başlıca temel unsurlarından bir tanesi. Bazen Türkiye’de iş yapmak çok daha kolay olabiliyor. Amerika’da yaptığımız bir iş buna çok güzel örnek teşkil eder. İşçilik çok pahalı olduğu için İstanbul’da olsa hiç önemsemeyeceğimiz şeyler, New York’ta yürüttüğümüz projede bizim için çok önemli bir rol oynadı. Beyoğlunda bir bina yaptığınızda sabah 04:00’da İstiklal Caddesini kapatıp iki vinç sokarak işimizi çok rahat halledebiliyoruz. Oysa orada öyle bir lüksünüz yok.

Size göre iyi bir mimarı 5 kelime ile tarif etmenizi istesek…
İyi bir mimarın vizyon sahibi, esnek laf dinleyen ama sert de durabilen ve çalışkan olması lazım.

Sizi etkileyen mimarlar kimler?
Mimarlıkla ilgilendiğim son 20 yıl içerisinde beğendiğim fakat sonra vazgeçtiğim çok mimar oldu. 30’lu yıllar grubundan Robert Mallet Stevens’in çalışmalarını, yenilerdense Herzog&De Meuron’un düşünce ve yaklaşım biçimini çok beğenirim. Reem Koolhaas’ın da pek çok mimara pek çok şey öğrettiğini düşünüyorum. Renzo Piano, çocukluğumdan beri çok beğendiğim bir mimardır ve her seferinde beni şaşırtmayı becerebilmiştir. Zarafet açısından da Rafael Moneo’yu çok iyi bulurum. Yine de altını çizmek isterim ki iyi mimarlardan çok iyi mimari var.

 

Bir cevap yazın